“İranlı yazarlar” dendiğinde ilk aklıma gelen Kader Abdolah oluyor. Çocukluğumun bir cami avlusunda geçmesi ve iki dedemin de imam olması belki de onun kalemini sevmeme sebep. Üstelik iki dedem de aynı camide imamlık yaptı. Biri emekli olunca, diğeri yerine geçti. O yüzden camiler hayatımda önemli bir yere sahip. Kader Abdolah’ın kitaplarında kendimi bulduğumu itiraf etmeliyim. “Din” benim hayat öykümde şekillendirici bir özellik taşıyor. Farrin’e Jacksonville’de bir kilisede rastladığımda, ahşap bir sırada sessiz sakin oturuyordu. Türkiyeli olduğumu öğrendiğinde çat-pat İngilizcesi ile İran’dan Türkiye’ye kaçışını, oradan da Amerika’ya geçişini anlattı. Kader Abdolah da 1985’te aynı şekilde Avrupa’ya varmış. “Sen de mi din değiştirdin?” diye sordu bana. “Hayır” dedim, ben hâlâ bir Müslümanım. O halde neden bir kilisede olduğumu sordu. “Benimki sadece merak” karşılığını verdim. Ne demek istediğimi anladı mı bilmiyorum, ama gözleri doldu. Cami Ev’den bir alıntı: "Neyse ki, hayat her zaman geleneği izlemiyor, kendi yolunu bulmak istiyor.”