Bu kitabı Türkiye’de herkesin elinde görebilmek, Thomas Moore’un ideal toplum düzenine dayalı ütopyasının gerçekleşmesi gibi bir şey olurdu. Kitapta ana tema şu: Biz akla dayanan bir toplum mu inşa etmek istiyoruz yoksa vahye dayanan köktendinci bir anlayışla mı yaşamlarımızı sürdüreceğiz?
İlhan arsel’in din ve şeriat hakkındaki görüşlerini, kuran ve şeriat eleştirisini geniş çapta görme imkanına kavuşuyoruz. Okumadan inandığınız hurafelerin ve safsataların gerçekte ne olduğunu bildiğinizde çok şaşıracaksınız.
Batı kabaca 18.yy’dan itibaren ‘Akıl Çağ’ına geçti. Bizse özellikle son 20 yılda artan bir şekilde yönümüzü ‘Ortaçağ’a ve 1400 yıl önce çöl arapları için oluşturulmuş kurallar demetine çevirdik. Geleceğe dair umudum bu gibi kitapların okunması ve çağdışı şeriat ve din anlayışından kurtulmamız.
Biz gerçeğe aklımızı kullanarak ulaşabilen hayatımızın kontrolünü özgür irademizle belirleyebilen aydın insanlar olalım. Kadının ne giydiğiyle, sol el ile yemek yenip yenmeyeceği gibi ilkel işlerle uğraşmayalım.
Kitapta ek olarak ilhan arsel’in atatürk, anayasa, laiklik vb. konulardaki görüşleriyle de tanışıyoruz ki hepsi çok bilgilendirici.
Son olarak, bu kitap Türkiye’yi şeriatın ne olduğu ve gelebileceği konusunda bir uyarı. İçinde yaşadığımız günler düşünüldüğünde ne kadar değerli bir çalışma olduğunu hatırlatmama gerek yok.