Elbette, koskoca Devlet-i Aliyye’nin sınırları dünyaları aşmıştı, elbette bu nabız gibi atan imparatorluğun her köşesinde karanlık bir şeyler yaşanırdı ve muhakkak, akşam ezanından sonra, bellerindeki silahlarla at süren iki celladın nereye gittiğini merak eden birkaç kişi olmuştur ama tek bir Osmanlının bile bu durumu garipsediği söylenemezdi. Onlar cellattı ve ölümün saati yoktu.