Selam arkadaşlar Cesur Yeni Dünya'nın o beyin yakan atmosferinden çıkıp doğru bir şekilde kitabı anlatmaya çalışmak benim için oldukça zor. Şu şöyle bu böyle diye basitçe anlatamıyorum bu kitabı çünkü kendi içinde bile tezatlıklar barındıran birçok şeyi okura bırakan bir eser.
Huxley bir dünya kurmuş ama bu ütopya mı yoksa distopya mı emin değilim, tıpkı bu eseri okuyan çoğu okuyucu gibi muallaktayım. En iyisi ben size anlatayım kitabı okuyanlar da bu konudaki yorumlarını yazsın.
Huxley'in kurduğu dünyada insanlar belirli toplumsal rollere göre programlanmış. Herkesin mutlu olduğu duyguların göz ardı edilip, kontrol altına alındığı bir dünya. Düşünmeyen sorgulamayan,endişe duymayan, üzülmeyen kısacası hissetmeyen bireyler üretildiğini düşünün. Bu dünyada aile, aşk, arkadaşlık gibi kavramlar yok hatta kişisel kimlik de yok. Yaptığınız seks bile kontrol altında. Düşündüm de korkunç gerçekten.
Bütün sistem, mutluluk üzerine kurulu, toplumun bütün parçaları 7/24 mutludur ve mutluluk ve haz duyguları dışındaki bir şey olur da hissedilirse 'Soma' adı verilen haplar, onları hayali, mutlu bir tatile çıkarır.
Ancak biri vardır ki o farklıdır. Bernard max. İçinde yaşadığı dünyada mutlu değildir, ve bu dünyayı sorgular. Olaylar bu şekilde başlar ve zincirleme devam eder.
Yer yer akıcı ilerleyen yer yer de ara vermemi gerektiren bir durağanlık olsa da genel olarak eseri sevdim. Distopik eser sevenlerin mutlaka okuması gereken bir kitap. İçinde bizi sorgulamaya iten birçok konu var sizlerin hevesini kırmayayım diye spoiler vermeden anlatmaya çalıştım. Okuyanların da yorumlarını bekliyorum kitapla kalın sevgiler