Ben, Che'nin, yalnızca gerilla yönünü - ki o yönün de, açıkça ifade etmem gerekirse, çok küçük bir kısmını - biliyordum; ama işte, bu kitabı okuduktan sonra, artık, hem daha önceden bildiğim bilgilerimi tazelediğimi hem de o taze bilgilerime yeni bilgiler kattığımı hissedebiliyorum - pek tabii ki kitaptaki çeviri v yazım kalitesindeki görece pürüzleri bir kenara bırakarak ifade ediyorum bunları. Che, 100 yılda bir dünyaya - belki - gelebilecek, nevi şahsına münhasır birisi. Onunla tanış olmak, Marksizm üzerine tartışmak v hatta omuz omuza savaşım vermek isteyeceğiniz birisi - ki bu son söylediğim, aslında, tüm devrimci silah arkadaşları için geçerlidir, bir yanıyla. Che; insanlığa v onun adil, eşit v özgür yaşam hakkına, devrime v pek tabii ki Marksizm'e, vs. inanan v işte bu inancı uğruna savaşım gösteren birisi - aynen kitapta dendiği gibi: "Yüzünde, kendisine verilmiş müthiş bir sorumluluğun izlerini" taşıyan birisi. İşte bu yüzden, onunla kendi aramda, çokça paydaş nokta bulabiliyorum v bu benim, açıkçası, çok hoşuma gidiyor; üstelik devrimciliğime yönelik katkıda da bulunuyor. Che, dünyanın neresinde olursa olsun, herhangi bir insana yönelik yapılan haksızlığı içinde hissetmenin, bir devrimcideki en değerli nitelik olduğunu söylüyor - işte Che'nin hayatının özeti. İlaveten, kitabın sonunda yer alan cümle, kısa olmasına karşın, beni çok etkiledi v geleneği sürdürmenin, savaşımın kurtuluşa kadar devam etmesi gerektiğinin v özlemin daha iyi günlere olduğunu şiar edinmem konusunda, ufkumu genişletti: "Gözlerimizi açık tutalım; (çünkü) Che gözlerini hiç yummadı."