"Yeni" kelimesinin bir büyüsü vardı.
"Yenilik"in dayanılmaz bir cazibesi vardı.
Dünkü "yeni" bugün "eskimiş" oluyordu.
Hız ve haz modern hayatı egemenliği altına almıştı.
Kitap 3 farklı insan gözüyle aslında tek bir şey anlatıyordu: kabuğunu kırmak ve monotonluğun yıkıcı etkisinden kurtulmak. En azından benim çıkarımlarım bu şekilde. Kendimden büyük bir parça buldum bu yüzden. Tüm kahramanlarımız gerçek bir buhran içinde kalıp dış etkenler ile bir şekilde kabuklarını kırıp bundan çıkmaya çalışıyorlar ve aslında hepimiz bundan bir parça yaşıyoruz böyle bir buhranın etkisinde kalıyoruz. Bizde bundan kurtulmak için dış etkenlere bel bağlıyoruz bazen. Peki bundan kurtulmak cidden böyle oluyor mu? Kahramanlarımız kurtuldu mu peki, kabuklarını kırabildiler mi? Hep bu tarz sorgularla ilerleyen bir kitap. Eminim sizde kendinizden bir parça bulabileceksiniz bu kitapta.
"Alıp başını gitmek" diyorlar. Dünyada gidilecek bir yer var mı, kaldı mı? Her yer ve herkes birbirine benziyor. Hep aynı şey, hep aynı şey. Çözüm: Ya unutmak, ya kaybolmak.
Hepimizin hayalleri vardır. Kimi gerçekleşmiş kimi gerçekleşmemiş. Önemli olan onları gerçekleştirmek uğruna ne kadar çaba sarf ettiğimizdir. Ama bunu yaparken çevremize, ailemize olan ilgimizi azaltmamız bizi yavaş yavaş yalnızlığa sürükler. Bu kitapta da her karakterin kendi hayalleri vardır.
Aile babası olan Hüseyin Hüsnü Şen daha yüksek mevkilere gelmenin hırsıyla ailesine olan ilgisini azaltır ve bu da aile bağlarının yavaş yavaş kopmasını sağlar.
Arzu, Hüsnünün karısı ayakta tutmaya çalıştığı evliliğinden kocasının ilgisizliğinden dolayı umudu kesmiş o tatlı senin bu mantı benim kendini yemeğe vermişti. Gülşen adlı komşusunun onu etkilemesiyle bir gün arkasında bir mektup bırakarak Marmaris’te bir restaurantta aşçılık yapmaya gider.
Özgür, Arzu ve Hüsnü'nün tek çocuğu girişimci ruhuna sahip. İlkokulda İlyas adındaki bir arkadaşının su satmasına ortak oluşundan beri ticaretle uğraşmakta. Babasının onu ticaretten uzaklaştırma çabalarına rağmen o ticaretten kopmamaktadır.
Yazar bu kitabında karakterlerin yaşadığı hayata olan pişmanlığı istediği şekilde yaşamamasına rağmen kendilerini bu hayata mecbur etmeleriyle günümüz toplumunun acı gerçeklerine değinmiştir.
"Yeni" kelimesinin bir büyüsü vardı.
"Yenilik"in dayanılmaz bir cazibesi vardı.
Dünkü "yeni" bugün "eskimiş" oluyordu.
Hız ve haz modern hayatı egemenliği altına almıştı.