Çikolata Kahvesi

Betül Aşık

About Çikolata Kahvesi

Çikolata Kahvesi subject, statistics, prices and more here.

About

Üç kadın,üç hayat,üç hayal kırıklığı…Mavinin üç ayrı tonunda buluşan korkular,gidip gelmeler,umutlar…Kendini aramanın,arayıp da bulamama korkusunun kekremsi tadı. Bir deniz kabuğu ne anlatır bir kadına?Bir şiir bir hayatı ne kadar değiştirebilir?Bir deniz kıyısı bir insanın nasıl hem en büyük tutkusu hem de en büyük korkusu olabilir? Bir anne ne zaman vazgeçer yavrusundan? Kendini kaybettiğinde mi yoksa bulduğunda mı?Aşkı yanık bir elma kokusunda,dolunayın ışığında aramak için ne kadar çaresiz kalmak gerekir?Hemen geçermi ki acılar? Güzellik,makam,aristokratlık bir kadının ruhunu doyurmaya yeter mi?Bir kadın eksik yanı sandığı kişiyi günün birinde bütün gerçekliği ile görürse neler hisseder?Ait olmak mı kendisine ait olunmasını istemek mi zor olan? Hayatlarında çok renk vardı.Tek renk eksikti o da çikolata kahvesi…Eksik bir rengin ve kokunun olduğu bir hayatta başlamıştı gizemli yolculukları.Birbirlerinden hem haberli hem de habersizdiler…Ve bir gün hepsi aynı renkte buluştular. Geriye baktıklarında görmeyi umdukları en fazla ayak izleriyken kendilerine rastladılar.Nasıl da masum ve çaresizdiler… Aradığımız belki de bir kahve kokusudur kim bilir?Tül ve mavi renk bulunacak rüyalarda çok şey var. Bulacaklarınıza hazır mısınız!
Estimated Reading Time: 10 hrs. 53 min.Page Number: 384Publication Date: 2016Publisher: Çınaraltı Yayınları
ISBN: 9786055563660Country: TürkiyeLanguage: TürkçeFormat: Karton kapak
Reklam

Book Statistics

Reader Profile of the Book

Kadın% 87.1
Erkek% 12.9
0-12 Yaş
13-17 Yaş
18-24 Yaş
25-34 Yaş
35-44 Yaş
45-54 Yaş
55-64 Yaş
65+ Yaş

About the Author

Betül Aşık
Betül AşıkYazar · 5 books
İstanbul’da doğdum… Üsküdar’da. Evet, ben de Zeynep Kâmil doğumluyum. Önünden her geçtiğimizde annemin: “Şu odada doğdun” dediği odada hattâ. : ) Ümraniye Endüstri Meslek Lisesi Metalurji bölümü mezunuyum. Yükseköğrenimime İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümünde devam ettim. Yazmaya çocukluğumda şiir yazarak başladım. Hatta ilk şiirimi kuşlara sapanla taş atan insanlara yazmışım. İsyan etmişim onlara. “Yazmışım.” Diyorum sanırım 8 yaşımda yazdığım bir şiir. Halâ saklarım o üzerinde kuş resmi ve şiirimin olduğu samanlı sarı kâğıdı. Hayvan sever yanımla farkında bile olmadığım yazarlık potansiyelim kaynaşmış da haberim olmamış o zamanlar. Çok uzun zaman şiir yazdım. Şiire çok merakım olmadı aslında fakat şiir yazmayı hep sevdim. Merakının olmasıyla seviyor olmanın arasında büyük fark olduğunu düşünüyorum. Uzun yıllar yerel gazetelerde, internet haber sitelerinde köşe yazıları yazdım, halen de yazarım. Fantastik yazılar yazmayı severim. Eskiden çok yazardım. Duygusal, soyut ve bitmek tükenmek bilmeyen yazılar… Resim sanatıyla da ilgilendim. Uzun yıllar Yücel Dönmez’den, Erol Deneç’ten, “fırçasız ressam” olarak ünlenen Metin Akarslan hocalarımdan hem resim dersleri hem de hayat dersleri aldım. Resim, zaman isteyen, meşakkatli ve bir o kadar da huzur veren, dinlendiren bir uğraşı. Hemen her günümün atölyelerde geçmesini isterdim doğrusu. Fakat bana biçilen rolde stabil bir atölye ortamı yok sanırım. Kim bilir, hayat sürprizlerle doludur diyerek umut tohumları serpelim toprağa… : ) Bana sorarlar bazen: “yazmak nedir?nasıl yazılır… ne okuyalım, kimi okuyalım?” Benim için yazmak kolay çünkü bu bir yetenek. Fakat düşünmek zor. Çünkü bunun ne başı var ne de sonu. Çok uzun bir yolculuktur düşünmek. Ve bu yolculukta kimle ya da neyle karşılaşacağınız belli değildir. Ve herkesi, her şeyi okuyun. Kişilerin ideolojilerini görmeden, sadece kaleminden dökülenlere açın aklınızı, beyninizi. Şunu giymiş, bunu içmiş, sağa dönmüş, sola kaymış demeksizin okuyun ve edebiyat dünyasına adım atın fonda ruhunuza iyi gelecek bir müzikle…