İstanbul’da doğdum… Üsküdar’da. Evet, ben de Zeynep Kâmil doğumluyum. Önünden her geçtiğimizde annemin: “Şu odada doğdun” dediği odada hattâ. : )
Ümraniye Endüstri Meslek Lisesi Metalurji bölümü mezunuyum. Yükseköğrenimime İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümünde devam ettim. Yazmaya çocukluğumda şiir yazarak başladım. Hatta ilk şiirimi kuşlara sapanla taş atan insanlara yazmışım. İsyan etmişim onlara. “Yazmışım.” Diyorum sanırım 8 yaşımda yazdığım bir şiir. Halâ saklarım o üzerinde kuş resmi ve şiirimin olduğu samanlı sarı kâğıdı. Hayvan sever yanımla farkında bile olmadığım yazarlık potansiyelim kaynaşmış da haberim olmamış o zamanlar.
Çok uzun zaman şiir yazdım. Şiire çok merakım olmadı aslında fakat şiir yazmayı hep sevdim. Merakının olmasıyla seviyor olmanın arasında büyük fark olduğunu düşünüyorum. Uzun yıllar yerel gazetelerde, internet haber sitelerinde köşe yazıları yazdım, halen de yazarım. Fantastik yazılar yazmayı severim. Eskiden çok yazardım. Duygusal, soyut ve bitmek tükenmek bilmeyen yazılar…
Resim sanatıyla da ilgilendim. Uzun yıllar Yücel Dönmez’den, Erol Deneç’ten, “fırçasız ressam” olarak ünlenen Metin Akarslan hocalarımdan hem resim dersleri hem de hayat dersleri aldım. Resim, zaman isteyen, meşakkatli ve bir o kadar da huzur veren, dinlendiren bir uğraşı. Hemen her günümün atölyelerde geçmesini isterdim doğrusu. Fakat bana biçilen rolde stabil bir atölye ortamı yok sanırım. Kim bilir, hayat sürprizlerle doludur diyerek umut tohumları serpelim toprağa… : )
Bana sorarlar bazen: “yazmak nedir?nasıl yazılır… ne okuyalım, kimi okuyalım?”
Benim için yazmak kolay çünkü bu bir yetenek. Fakat düşünmek zor. Çünkü bunun ne başı var ne de sonu. Çok uzun bir yolculuktur düşünmek. Ve bu yolculukta kimle ya da neyle karşılaşacağınız belli değildir.
Ve herkesi, her şeyi okuyun. Kişilerin ideolojilerini görmeden, sadece kaleminden dökülenlere açın aklınızı, beyninizi. Şunu giymiş, bunu içmiş, sağa dönmüş, sola kaymış demeksizin okuyun ve edebiyat dünyasına adım atın fonda ruhunuza iyi gelecek bir müzikle…