Cinsiyet ve Cinsellik Üzerine Antropolojik Değiniler

Çin İşi Japon İşi

Tayfun Atay

Çin İşi Japon İşi Posts

You can find Çin İşi Japon İşi books, Çin İşi Japon İşi quotes and quotes, Çin İşi Japon İşi authors, Çin İşi Japon İşi reviews and reviews on 1000Kitap.
"Androjeni", hem erkeksi hem kadınsı nitelikleri barındırma, psikolojik sağlıklıkla ilişkili olarak gösterilir. Ama empati kurabilen bir erkeği ya da hakkını arayabilen bir kadını "androjen" olarak tanımlamak bile insani niteliklerin bir kısmının erkeksi bir kısmının da kadınsı olduğunu peşinen kabul etmektir.
Sayfa 57 - İletişim YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Kadın ve erkeğin karşılıklı olarak birbirini dışlayan kategoriler olduğu düşüncesine dayanan toplumsal cinsiyet kimliği, kadın ve erkek arasındaki doğal farklılıkları ifade etmekten çok, onlar arasındaki "doğal benzerlikler"in bastırılmasına hizmet eder.
Sayfa 56 - İletişim YayınlarıKitabı okuyor
Bu kimlik (erkeklik), kızların seslerini kesmeyi hedef alıyorsa erkeklerin de kalplerini hançerlemeyi hedef alır.
Sayfa 47 - İletişim YayınlarıKitabı okuyor
Bir erkeği "kadın gibi" diye nitelediğimizde birey bazında tek bir erkeğe hakaret ve aşağılamada bulunuluyor gibi görünse de burada genel anlamda kadınlık ve kadınların aşağılandığı söylenebilir.
Sayfa 21 - İletişim YayınlarıKitabı okuyor
218 syf.
9/10 puan verdi
Cinsellik Cins Bir Konudur
Bu inceleme ve bu kitaptan yaptığım alıntıları medium hesabımdan okumak için tıklayınız: sametonurr.medium.com/f18b57fa3a3e Tayfun Atay'ın "Çin İşi Japon İşi" kitabı ilk baskısını 2012'de yapmış. Elimdeki 2021 baskısı ise gözden geçirilmiş 3. baskı. Kitabın alt başlığı: "Cinsiyet ve Cinsellik Üzerine Antropolojik
Çin İşi Japon İşi
Çin İşi Japon İşiTayfun Atay · İletişim Yayınları · 201746 okunma
Reklam
Türkiye Müslümanlığı'na Dair
Yıllardır, üstelik de radikal-siyasal İslâm'dan duyulan kaygıların hayli yaygın olduğu günlerde bile İslâm'ın kamusal alanda görünürlük kazanmasının, işlerlikteki sistem açısından endüstriyel bir imkân yaratacağını; bunun da İslâm'ın siyasal enerjisini tüketip onu kapitalist “kültür endüstrisi”nin en önemli “kalem”lerinden biri yapacağına dikkat çekmeye çalıştım. Bazı laik(çi) çevreler İslâmi finans kuruluşlarından, harem-selamlık beş yıldızlı otellerle tatil köylerinden, 1001 Gece Masalları'ndan çıkmış izlenimi veren göz kamaştırıcı mütedeyyin düğünler ve tesettür defilelerinden kaygıyla irkilirken, bana göre bu tablo, Türkiye Müslümanlığı adına galibiyetten çok mağlubiyete işaretti.
Sayfa 161
Modern Toplum Cinselliği Bastırıyor mu?
Modern toplum, hiç de Freud'ün düşündüğü gibi cinselliği bastırmakla falan uğraşmıyor. Tersine cinsellikle kafayı bozmuş durumda. Cinselliği baskılamak şöyle dursun, onu alabildiğine yaygınlaştırma yolunda ilerliyor.
Sayfa 138
Türkiye ve Elektronik Neolitik
Peki, önümüze serilen kadınlık görüntülerinden oluşan bu Türkiye tablosunu nasıl tanımlamalı? “Postmodern feodalite” denilebilir mi acaba? Ya da “dijital köylülük”?.. Benim tercihim, bir akademik snobluk izlenimi bırakmayı da göze alarak, buna “elektronik neolitik” demekten yana. Türkçeye “Cilalı Taş Devri” olarak çevrilen “Neolitik”, aslında insanlık tarihinde tarımın ortaya çıkmasını sağlayan devrimi ve bunun sonucu olan toprağa dayalı, çiftçi-hayvancı köylülüğün hayata hâkim olduğu dönemi tanımlar. Bu dönem, daha önce de değinildiği üzere günümüzden 10 bin yıl önce başladı ve 18. yüzyıl ortasındaki Endüstri Devrimi'ne kadar sürdü. Endüstriye dayalı yeni hayat, tarımcı köylülüğü ekonomik anlamda minimalleştirmiş, kültürel anlamda ise tasfiye etmiştir. 20. yüzyılın ortasından itibaren de endüstriyel yaşam daha radikal bir evreye, elektronik devrimi aşamasına geçti. Çağımız, elektronik çağı. Elektron taneciklerinden saçılan “nimet"ler her yanımızı kaplamış durumda. Türkiye, Cumhuriyet'in başında hâlâ “Neolitik”teydi. Bir kaç on yılda Neolitik'ten Endüstri'ye, oradan elektroniğe uzanmayı ya da koşmayı bırakın, sıçramaya kalkıştı. Ama olmadı. Ne geleneksel köylülük tam bitti ne de modern, endüstriyel kentlilik tam hayata geçti. Aşınmış, bozulmuş deformasyona uğramış, ama tükenmemiş bir geleneksellikle, özümsenememiş, kökleşememiş ve güdük bir modernlik arasında, bir de “postmodern-elektronik küresellik” aşamasını tecrübe etmeye çalışıyoruz.
Sayfa 117-118
Kadınların Sistem İçinde Erilleşmesi
Endüstri Devrimi, Tarım Devrimi'nden istim aldığını söylediğimiz eşitsizliği yok edemediyse de hayli törpüledi ve sorgulamaya açtı. Bazılarınca kadının üstünlüğünü istediği sanılan, ama aslında kadın-erkek eşitliğini savunan feminizmi endüstriyel yaşam biçimine borçluyuz. Kadınlar, günümüzde özellikle de servis endüstrisinin hayata damgasını vurduğu ülkelerde, profesyonel meslek sahibi ve yönetici olarak erkeklerle aynı düzlemlerde, hatta onlardan önde bile olabiliyor artık. Ama “iktidar” ortadan kalkmadı. Tersine, mali, idari ve iradi öncelik sahibi hale gelen kadınların, rekabetçi sistem içerisinde “erilleştikleri” gözlenmekte. Kadın dilini, aklını, ruhunu hayata hâkim kılamayınca kadının iktisadi ve içtimai özgürleşmesi bir anlam ifade etmiyor. Tersine erkek iktidarı bu defa “unisex” olarak yoluna devam ediyor.
Sayfa 113
120 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.