Cinsiyet ve Cinsellik Üzerine Antropolojik Değiniler

Çin İşi Japon İşi

Tayfun Atay

Çin İşi Japon İşi Posts

You can find Çin İşi Japon İşi books, Çin İşi Japon İşi quotes and quotes, Çin İşi Japon İşi authors, Çin İşi Japon İşi reviews and reviews on 1000Kitap.
Erkeklik Benliği Ezer
Oysa erkeğin yaşamı da taşıyıcısı olduğu iktidarı haata geçirme yolunda ömrü boyunca, yukarıdaki örneklerde betimlenen bakışlar altında ezildiği, o bakışları tatmin etme, “insanları kendine güldürmeme” yolunda kendi benliğini (düşünce, duygu, değer anlamında) yok ettiği bir “cendere”dir. Erkeklik kimliği altında, insan benliğinin ezilmesidir söz konusu olan...
Sayfa 52
Yaşanan Hayat Yaratılış Tahayyülünü Belirler
İnsanın yaşadığı hayat, onun yaratılış tahayyülünü belirlemiş görünmektedir. Tarımın başladığı Mezopotamya'daki ilk uygarlık kayıtları olan Sümer tabletlerindeki mitolojik anlatılar da, bu anlatıların izindeki üç büyük tektanrılı dinin kutsal metinleri de buna uygun bir kurgu ile çıkar karşımıza. (10) (10) Üç büyük tektanrılı dinde yer alan efsanelerin Sümer'deki kökenleri üzerine bkz. Çığ 1997 ve Esinoğlu 1996.
Sayfa 41
Reklam
Ontolojik Çerçeve ve Toplayıcı Dönemdeki Eşitlikçilik
İnsan, kendi düzenini de bu hayata uyarlı bir “ontolojik çerçeve”ye dayandırır. Doğaya bağlı, onun bir parçası olan insanlık, herkesin birbirine bağlı olduğu, mülkiyetsiz, eşitlikçi, özgür bir toplumsal örgütlenme içindedir. Bu çerçevede, bir ekonomik geçim etkinliği olarak besin toplayıcılığı, içerisinde “iktidar”ın neredeyse buharlaştığı bir insani toplumsallık modeli olarak betimlenir: “Kamu ve özel alanın en az ayrıştığı, hiyerarşinin en az vurgulandığı, saldırganlık ve rekabetin en çok engellendiği, hakların, etkinliklerin ve kadının ve erkeğin etki alanlarının en çok örtüştüğü toplumlar, besin toplayıcılarıdır” (Kottak, a.g.e., 446).
Sayfa 38
Dişil Tanrıçadan Eril Tanrıya
Dişil bereket (“toprak”) tanrıçasından, eril gök tanrıya doğru toplumsal yol alış ise, toprağa, kendisine bereket sunduğu için tapan insandan, onu çitle çevirip mülk edinen insana geçiştir. Birincinin dünyasına, hâlâ büyük ölçüde “doğal”, eşitlikçi ve özgür bir insanlığın düşsel dışa vurumu olan dişil kutsallık hâkim olurken, ikincinin dünyası, eşitsizliğin, ezikliğin ve esirliğin belirdiği bir hayatın “kadir-i mutlak” eril tanrısını tahayyül eder (bu “geçiş”in ayrıntıları için bkz. Berktay 2000: 35-75). Toprak, özne iken nesne olur. Kadın(lık) da öyle: "Kadın artık yaşamın kaynağı, cömert ve bereketli toprak değil, erkeğin yarattığı canı içinde tutup büyüten bir taşıyıcıdan (konteyner) ibarettir" (Berktay 2000: 59).
Sayfa 36-37
Aşınmış, bozulmuş deformasyona uğramış, ama tükenmemiş bir geleneksellikle, özümsenememiş, kökleşememiş ve güdük bir modernlik arasında, bir de "postmodern-elektronik küresellik" aşamasını tecrübe etmeye çalışıyoruz.
Toplum, aynen bir zaman makinesine sokulmuşcasına bugünü geçmişte veya geçmişi bugünde (ve gelecekte) yaşama durumunda kalmış gibi görünüyor.
Reklam
105 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.