Ben iyileşmeye inanmıyorum. Her insanın bir takıntısı vardır ya da en azından takıntılı olmaya müsait genleri ve bunlar herhangi bir yerde kendini gösterme dürtüsüyle hareket eder, bu dürtüyü kesip atmak mümkün değildir, kendini boşluğa yansıtma arzusu olan bu aptal dürtü olsa olsa başka yönlere kaydırılabilir. Her insanın, düşün insanının bile ve hatta özellikle düşün insanının beyninde karanlıkta kalmış, kendi aklının aydınlatamadığı bir bölgesi vardır - Napoleon'un aile takıntısı vardı, Dostoyevski'nin kumar, Balzac ise hem oyun yazarı hem de işadamı olmak konusunda takıntılıydı. Bilgi hiçbir işe yaramaz.
Benim bütün sırrım, fazla çalışarak huzursuzluğumu bastırmaktır. Bunu da çok çalışarak başarıyorum. Sürekli bir şeyler yapmam gerekiyor. Yalnızca bir şeyler yaptığımda bu huzursuzluk hali geçiyor. O zaman korkmama gerek kalmıyor.
“Ben insana gerçeğin yardımcı olacağına inanmıyorum. Tam tersine ona bir yanılsama vermek gerekiyor, kendi kendini yememesi için dört elle sarılabileceği bir yanılsama.”
Kendi içimizde verdiğimiz savaş, savaşların en büyüğüdür. Ülkeler birbirleriyle çatışırken Clarissa en büyük mücadeleyi kendi içinde bulmuştu.Kendi için değil kendinden daha önemli olan çocuğu için, babası için kendinden ödün vermiş. Hayatlarını olduğu veya olması gibi ilerletebilmeleri için kendini feda etmiş bir kadın. Hayatının büyüme, eğitim, iş bulma, geçinebilme gibi durumları başardıktan sonra mutlu olabildiği kişiyi ve bakış açısını değiştirebilmisti. "Çınar ağacının altında çınar, kır'da kır, insalar arasından insan olmayı başarmıştı savaş herşeyi bozmadan önce. Savaşla beraber gelişen olaylar da onu zorlu bir hayata sürükledi, mutlu olduğu dönemler az olsada hayatını devam ettirebildi. Siyah beyaz bir filmde gökkuşağıydı Clarissa...
ClarissaStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201713.7k okunma
"Ben iyileşmeye inanmıyorum. Her insanın bir takıntısı vardır ya da en azından takıntılı olmaya müsait genleri ve bunlar herhangi bir yerde kendini gösterme dürtüsüyle hareket eder, bu dürtüyü kesip atmak mümkün değildir, kendini boşluğa yansıtma arzusu olan bu aptal dürtü olsa olsa başka yönlere kaydırılabilir."