“Sevdiğimiz birinin yüzünü hayal etmeye çalıştığımızda, sanki bu yüz gözyaşları arasından görünüyormuş gibi, onunla birlikte içinizi dolduran anılar arasında netliğini kaybeder, silik bir hayal olur.Bu anılar hayal gücünün gözyaşlarıdır...”
‘Çocukluğum ‘ kitabın baş karakteri ve seslendiricisi olan; Luk,kalabalık bir ailenin çocuğu,çileli yaşamı babasını küçük yaşlarda kaybetmesiyle başlar hayatı ve etrafındaki samimiyetsiz akrabalıklarını anlamlandırmaya çalışan Zeki çocuk,belki de onu bu denli üzen şey fazlasıyla herşeyi gerçek manasıyla hissedebilmesinden kaynaklanıyordu.
Dotoyevski’nin de dediği gibi “Her şeyi fazlasıyla anlamak hastalıktır.”
Luk da etrafındaki olanı biteni insanları iyi analiz eden bir çocuk,babası Maksim’e benzediği için annesinin ailesi tarafından özellikle dedesi tarafından sürekli dövülüp sözlü şiddete maruz kalan bir çocuk.
Okurken insan iç muhasebesiyle baş başa kalabiliyor.
“Çocukluğum “ beni derinden etkiledi.
Ve hayat bir çocuk için her zaman zordur,aile yanında yoksa,ya da var olup duygusal olarak yoksa.
Çünkü duygusal yoksunluk ile büyüyen çocuklar hayata tutunamazlar tutunsalar dahi hep eksik hissederler.
Bu böyledir.
Kesinlikle okumanızı tavsiye ederim.Çocukluğunuzdan kesitler bulabilirsiniz.
Kitapla kalın
Sevgiler.