Ne yazık ki günümüzde "karışan tanrı" anlayışını gelenekçiler benimsemektedir. Onlara göre yüce güç, nasıl olur da kendi yarattığı evrene ve insana müdahale edemez? Oysa yanıt son derece basit: Tanrı, fanilerin tutku ve arzuları, günlük yaşamlarıyla ilgilenen Zeus değildir. Tanrı, bu kadar basit şeylerle uğraşmaz. Onlar bireysel özgürlüğü bir türlü kabul edememektedirler ve bir güce kayıtsız koşulsuz boyun eğmeyi yeğlemektedirler. Oysa Tanrı, onurlu, kendine benzeyen, özgür "irade-i cüziye" sahibi insanları yaratmıştır; yoksa bir hayvan zavallılığıyla kendini kör yazgıya terk etmiş mahlukları değil! Yazgıcılar, aslında kendilerini Tanrının değil, başka insanların yorum ve çıkarlarına bırakmaktadırlar.
İnsan aklı, hukukun kaynağıdır. İnsan, hiçbir aracıya gereksinim duymadan kendi aklıyla evrensel adalet ilkesini anlar ve içeriğini kavrayabilir. Herkes kendi aklıyla evrensel hakikatlere ulaşabilir. Herkesin eşit bir biçimde algıladığı adalet değerinin güncelleşmesi, hukuk haline dönüştürülmesi siyasal faaliyettir. Bu çalışmayı herkes eşit bir biçimde yürütecektir, çünkü herkes akıl sahibidir ve insanlar arasında doğuştan hiçbir fark yoktur. Eşit algılama ve eşit kavrama eşit yönetimi gerektirir. Algılama, kavrama ve yürürlüğe koyma işleminde kral ve papaza gereksinim yoktur.
Modern laik toplumlarda insan hakları önemle vurgulanır ve toplumdaki kişiler aynı düşünceyi paylaşmadıkları kişilerin bile haklarını savunmaya hazırdırlar.