Cumhuriyet Dönemi Din-Devlet İlişkileri 1

Hasan Hüseyin Ceylan

Cumhuriyet Dönemi Din-Devlet İlişkileri 1 Quotes

You can find Cumhuriyet Dönemi Din-Devlet İlişkileri 1 quotes, Cumhuriyet Dönemi Din-Devlet İlişkileri 1 book quotes, the most impressive sentences and paragraphs on 1000Kitap.
genç hafız İbrahim Ethem'in idamı
Yirmi yaşındaki hafız-vaiz, İbrahim Ethem için yapılan suçlama gazetede belirtildiği gibi "dini siyasete alet etmek" idi. Oysa vaiz İbrahim Ethem, Beyazıt cami'inde mutadı olduğu vechile o günkü vaazın, "İslamiyet'te tesettür" konulu vaazını veriyordu. Normal olarak ve her din görevlisinin yaptığı gibi konusunun ayet ve hadislerle işleyen genç vaiz İbrahim Ethem, "tesettür'ün bir emr-i şer'i olduğunu ve hiç bir gücün onu değiştirmeyeceğini, tesettüre riayet etmeyen kadınların günahkar olacağını" belirterek, kadınların örtülerine dikkat etmeleri gerektiğini vurgulamıştı. İstanbul İstiklâl mahkemesi, bu genç vaizi, dini siyasete alet ediyor diyerekten tutukladı ve mahkeme sonucu 1 yıl cezaya çarptırdı. Böylece genç vaizin İstanbul halkını dini yönde etkileyeceği ateşli vaazlarına son verilmiş oluyordu!... Hapis cezasını çeken Hafız İbrahim Ethem 8 Ocak 1924'de çarptırıldığı cezadan tam 1,5 yıl sonra bu sefer de şark istiklal mahkemesi tarafından "irtica etkinliklere" katıldığı ve "irtica faaliyetleri yönlendirdiği" düşüncesiyle idama mahkûm edilmiş ve 6 temmuz 1925 tarihinde Urfa'da halka ibret olsun diye, Halil-ür Rahmân camii'nin yanında idam edilmiştir.
Sayfa 149Kitabı okudu
Demek ki aslında namaz da toplumu ilgilendiren bir mesele
“Cenabı Hakk’ın farz kıldığı namaz, oruç, zekat gibi bir bakışta yalnız ferdi ve uhrevi bir kulluk vazifesi gibi görünen ibadetler, hakikatte böyle değildir. Bunlarla yalnız ferdin değil, cemiyetin de saadeti istihdaf olunmaktadır. Binaenaleyh bu vazifelerin ifası hem Allah rızasını kazanmayı, hem de cemiyetin saadetini tamamlayacağı gibi, bunların yapılmamasından doğacak mahzurlar da yalnız ferde ait ve uhrevi olmayıp, dolayısıyla cemiyetin ahenk ve hayatının muhafazası ile de alakalıdır.”
Sayfa 242 - Hasan Fehmi Efendinin Bildirisi
Reklam
Oku ve Uyan Türk Milleti - Doğru Eserleri Oku
Başbakanlığa bağlı Matbuat Umum Müdürlüğü'nün Peygamber (s.a.v.) Efendimizin hayatı ile ilgili yayına bile tahammül edemeyişi "Tek Parti Dönemi"ndeki dini yok etme ve dinî yayınları imha faaliyetlerine sadece bir örnektir. Peygamberin hayatının yayınlanmasına tahammül edemeyenler Kur'an'ı Kerim için de, meşhur İslâm düşmanı Gledston gibi ellerine Kur'an'ı alarak, "bu kitap varolduğu müddetçe ve kitapla amel edildiği müddetçe ülkemizde sulhu kanun olması gayr-ı mümkündür. Artık bu memlekette Kur'an ve şeriat yaşamamalıdır!" diyerek TBBM'den bağırabilmişlerdir.
Sayfa 23
Benoist-Mechin de, Türk Hükümeti'nin ve İsmet Paşa'nın, Ağa Han ve Emir Ali olayını, ilgisizliğini bile, bile İngiliz etkisine bağladığını ileri sürerek: "İstanbul'a İstiklal Mahkemesini gönderen ve gazetecileri suçlayan vesile çok zayıftı, hatta gülünçtü. Mustafa Kemal, bu iki Hintli prensin mektubu ile Türkiye Cumhuriyeti'nin tehlikeye girmeyeceğini pek iyi biliyordu, fakat yapacak başka bir şey olmadığı için bu mektubu da Vahdettin'i devirdiği zaman yaptığı gibi, bir yabancı müdahalesi şekline soktu ve bu manevrasında hiç de aldanmadı." İddiasını ortaya atmaktadır.
Sayfa 146 - Mete Tunçay, Tek parti yönetimi, s.75-76 dipnot: 18'dem (Kaplan ve Pars.Mustafa Kemal, s.154)
İtalyan fikir ve devlet adamı Francesco Nitti: "Allah'a iman nasıl bir şekilde tecelli ederse etsin ve nasıl bir din formasına bürünürse bürünsün, hiçbir ilmî ve felsefî doktrinin tatmin edemeyeceği bir ruh ve bir insan içi ihtiyacına cevap vermektedir." • Alexis Carrel: "İnsanın suya ve oksijene olan ihtiyacı gibi Allah'a ihtiyacı vardır."
Sözü Lazistan Mebusu Ekrem bey almıştı. Ekrem bey, İsmet İnönü'nün sözlerini teyiden: "Efendiler! bu işte çok geç kaldık! Tarihe bir bakınız, hangi Cumhuriyet kansız olmuştur. Cumhuriyeti ilan ettiğimiz zaman Bunun elbette bir takım ihtilaller vücuda getireceğini hatırlamak lazımdır." Diyerek, İstanbul'a gönderilecek olan istiklal mahkemesi'ne adeta kan dökme davetiyesi veriyordu.
Sayfa 143Kitabı okudu
Reklam
"Karanlığa yakılan ateşle ancak karanlıkları aydınlatabilmek mümkündür."
Görülüyor ki, saltanatın kaldırılması husus ne bir tartışmaya ne de bir oylamaya konu edilmeksizin tam bir "ihtilal sahnesi" ile cereyen etmiş, aksi davranan ve hareket edenlerin de "kafaları kesileceği" açıkça ifade edilmiştir.
Dini inancından dolayı ve şapka kanunun çıkmasından 2 sene önce yazıp bastırdığı "Frenk Mukalitliği ve Şapka" isimli risalelerinden dolayı, şapka inkilabına karşı geldi diye İstiklâl Mahkemelerinde yargılanan ve 4 Şubat 1926 tarihine tekabül eden bir Perşembe sabahı idam edilen İskilipli Atıf Hoca efendi, inanç hürriyeti açısından kendisine hücum edilenlerin en başında gelmektedir.
Sayfa 19 - Cellâdına âşık olmuşsa bir millet, İster ezan dinlet, ister çan dinlet İtiraz etmiyorsa sürü gibi illet Müstahaktır ona her türlü zillet!
Reklam
İngiliz büyükelçisi Ronald Lindsay'ın 8 Şubat 1926 tarihli bir raporuna dikkat çekilmektedir. İngiliz büyükelçisi Ronald Lindsay'da halifeliğin kaldırılması ile ilgili olarak: "laik Türkiye'nin müslümanları, artık İngiliz imparatorluğu için bir tehlike olmaktan çıktığını; laik Türkiye ile yakın ilişkilerin İngiltere'ye yarayacağını" belirtmiştir.
Sayfa 145Kitabı okudu
İstiklâl Mahkemeleri
Söz konusu mahkemelerinin hiçbir suçları yokken Sadece "gergi düşünüldü" gibi bir muğlak ifadenin arkasına sığınarak idam ettiği, darağacında sallandırdığı binlerce, onbinlerce mü'minin dramı, acısı ve hikayesi...
Bir Hukuk devleti olarak Türkiye Cumhuriyeti'nde, bir diğer ifadeyle din devlet ilişkileri açısından "Devlete bağlı Din" sistemi devrinin başladığı Cumhuriyet yıllarında, "din hürriyeti" açısından müslümanlar, hükümet veya diğer hukuk dışı kuvvetler tarafından (C.H. Fırkası ve C.H.P), kanun yoluyla vasıtalar baskıya uğratılarak, korkutma, yıldırma ve sindirme politikalarına maruz kalmışlardır. Kur'an okutma ve okutma'ya getirilen yasaklar, Ezanın Türkçeleştirilmesi ve "arapça ezan okuyanların mahkum edilişi" dinini öğrenmek adına eski yazı, (eskimez yazı demek daha doğrudur. Çünkü Kur'an'ın kıyamete kadar muhafızı olacak olan Hazreti Allah'tır. Dolayısıyla Kur'an lafzı olan arapça ve arap alfabesi diye bilinen Kur'an yazısı da kıyamete dek sürecektir. Yani eskimeyecek yazıdır) ile tedris görenlerin sıkı takibata uğraması baskı politikalarının, inanan insanları inançlarından dolayı korkutma, sindirme ve yıldırma politikalarının sadece birkaçıdır.
Sayfa 16
İKİNCİ MEŞRUTİYET (VE SONRASI) LAİKLİK HAREKETLERİ
Türkiyemiz uzun yıllar “dine bağlı devlet” sisteminde yaşadıktan sonra, geçen asrın birinci yarısı ortalarından itibaren bu sistemden ayrılarak yarı dinî bir sisteme girmiş ve her an biraz daha laik devlet sistemine yaklaşmıştır.Bir asra yakın bir zaman süren bu tekamülün yükseliş istikametinin saf laiklik olduğu aşikârdır.Evvelâ dinî, sonra yarı dinî, nihayet lâdinî yani laik devlet, din ve devlet münasebetlerindeki tekamülün Garp memleketlerinde takip ettiği normal ve mantıkî gidiştir. Bununla beraber Türkiye’de iş böyle olmamış, tam ve saf laikliğe gelinecek yerde 1924’ten itibaren eski “Dine bağlı devlet” sisteminin tam zıddı olan ve ifrattan tefrite gidişi andıran “devlete bağlı din” sistemine gelinmiştir.
46 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.