Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Cumhuriyet Kazanımları

Kolektif

Cumhuriyet Kazanımları Gönderileri

Cumhuriyet Kazanımları kitaplarını, Cumhuriyet Kazanımları sözleri ve alıntılarını, Cumhuriyet Kazanımları yazarlarını, Cumhuriyet Kazanımları yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
1938'de Atatürk ölünce, İran Sarayı ve Hükümeti bir ay resmi matem ilan etti. İran'da, askeri ve sivil bütün resmi binalarda ve yabancı ülkelerdeki İran temsilciliklerinde bayraklar yarıya indirildi.
Mustafa Kemal, bütün mazlum milletlerin umudu, il­ham kaynağı ve kahramanı olmuştu. Büyük Önder, Doğu'nun Kahramanı idi.
Reklam
Cumhuriyet'in daha ilk döneminde Türk Elçilikleri dört kı­taya yayılmış, Türk diplomasisi global perspektifle dünyayı kav­ramaya yönelmiştir. Asya kıtasında Osmanlı Devleti'nin sadece İran' da elçiliği vardı. Cumhuriyet döneminde ise İran'dan baş­ka, Afganistan'da, Suudi Arabistan'da, uzak ülkelerden Çin'de ve Japonya'da da Türk elçilikleri açılmıştır.
İshak Refet Işıtman'ın Dicle başlıklı şii­rinde kullandığı akışmak, cilasun, gerneşmek, pusmak gibi söz­cükler uydurma diye eleştirilmiş, bir milletvekili de kurulu dev­let parasını uydurmacılara vermekle suçlamıştı. Işıtman bu suç­lamalara, "Osmanlı Türkiyesi ne kadar Türklerin değil idiy­se, Osmanlılıktan kalma o Türkçe de Türkün öz malı değil­dir" diye yanıt vermişti.
Millet Mektepleri uygulaması, Türk basınında Cehaletle Savaş ve Tarihin ilk irfan seferberliği olarak nitelendirilir­ken, dış basında da büyük yankılar uyandırmıştı. The National Geographic Magazine'in 1929 Ocak sayısında bu dönüşüm, "Kalem kılıçtan daha güçlüyse, Türkiye yeni zaferler kazan­ma yolundadır" diye değerlendirilmişti. Fransız yazar Georges Duhamel ise, Atatürk'ün gerçekleştirdiği abece değişikliğinin İngiliz, Fransız ve Rus devrimcilerinin girişimlerine benzeme­diğini belirterek, "Bu ülkelerden hiçbiri dile, yazıya dokuna­bilmeyi akıllarının kıyısından geçirmemişlerdir. Örneğin ne Cromwel, ne Robespierre ne Lenin ve arkasından gelenler, önderlik ettikleri ulusu, bilim felsefesi, düşünce yöntemi, kısacası alın yazısı değiştirme yoluna götürmeye kalkışmamışlardır" diyerek bir tarihsel gerçeği vurgulamıştı.
Millet Mektepleri, 1 Ocak 1929'da öğretime başlamışlardı. Ne yazık ki uygulamanın mimarı Mustafa Necati o gün hayata gözlerini yummuştu. Yine de çalışmalar öngörülen doğrultuda yürütülmüş ve bir yıl sonunda okuma-yazma belgesi alanların sayısı, 485.632'si erkek,111.378'i kadın olmak üzere 597.010'u bulmuştu. İki yıl içinde yurt düzeyinde açılan dersliklerin sa­yısı ise 20.487'e yükselmişti. Bu derslik ya da kurslardan biri de Başöğretmen Atatürk'ün öncülüğünde Çankaya Köşkü'nde açılmıştı.
Reklam
Atatürk'ün büyük bir titizlikle iz­lediği ve Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi adını verdiği fakülte, 9 Ocak 1936'da öğretime başlamıştı. O gün düzenlenen törende Afet İnan, Tarih'te Yöntem konulu ilk dersini Atatürk'ün hazır­ladığı notlara dayanarak vermişti.
Tuğrul Bey'in 1058'de Bağdat'a girişin­den sonra Abbasi Halifesi El-Kaim ile ilişkilerini değerlendiren Atatürk, Halifeyi dini başkan olarak tanımasının Türk tarihi bo­yunca bazı sakıncalar doğurduğunu belirterek Hilafet ve laiklik sorununa yeni bir boyut getirmişti: "Tuğrul Bey Halife'nin yanına girdi. Halife bir tahtta otu­ruyordu. Tuğrul başka bir taht üzerinde oturdu. Bir ferman okundu. Bu fermanla Halife, Tuğrul Bey'i bütün memleketin sahibi ve bütün Müslümanların yüksek hükümdarı ilan etti . . . Tuğrul zamanında İslam aleminin idaresi resmen Türklere verilmiş oluyordu. Bütün Müslüman dünyası bir kül (bütün) kabul ediliyordu. Tuğrul, dini riyaseti kabul etmedi, laik bir devlet reisi kalmayı tercih etti; unvanı Sultan-ı İslam oldu. Dini riyaseti Halifeye bıraktı. Bu dini riyasetin kaldırıl­maması hatasının, sonraları bütün Türk tarihinde acı ve yıkı­cı akisleri görülmüştür."
"Herhalde şunu kabul etmek lazım­dır ki hayat, tabiat haricinden gelmiş değildir. Hayat, tıpkı su­yun buhar olması, bazı cisimlerin billur haline geçmesi, hararet tesiriyle toprağın ısınması kabilinden zaruri bir tabiat hadisesi­dir ve husulü (meydana çıkması) için lazım olan tabii sebepler mevcut olduğu zaman kendiliğinden hasıl olmuştur."
"Avrupa'da hala Türk'ün her türlü ilerlemeye düşman bir adam olduğu, manevi yönden ve düşünce bakımından geliş­meye elverişli olmayan bir adam olduğu sanılmaktadır. Bu büyük bir yanılmadır. Bizi aşağı olmaya mahkum bir toplu­luk tanımakla yetinmemiş olan Batı, yok olmamızı çabuklaş­tırmak için ne gerekirse yapmıştır. "
42 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.