Kanuni Devrinde İstanbul-Anadolu Mezopotamya

D'Aramon Seyahatnamesi

Jean Chesneau

D'Aramon Seyahatnamesi Posts

You can find D'Aramon Seyahatnamesi books, D'Aramon Seyahatnamesi quotes and quotes, D'Aramon Seyahatnamesi authors, D'Aramon Seyahatnamesi reviews and reviews on 1000Kitap.
Sultan Mehmed'in inşa ettirdiği bir cami vardır. Camiye bağlı bulunan konukevinde hukuku, dini, milleti ne olursa olsun her türde insan kalabilir. Burada onlara üç gün boyunca bal, pirinç, et, ekmek ve uyumak için oda verilir. Bu da sokaklarda ekmek dilenen çok az yoksul ve sadece birkaç tane sakatın bulunmasının nedenidir.
nil nehri hakkındadır.
Söz konusu nehrin içinde çok bol miktarda timsah bulu­nur. Küçükleri kadar orta boy ve büyük olanlardan da çokça gördüm. Her ne kadar suyun dışında on beş günden fazla yaşayamayacaklarını söyleseler de benim gördüklerim can­lıydı ve bize söylendiğine göre iyi et bulunmadığından bütün Mağripliler bunlardan yiyordu.
Reklam
16. yüzyılın ikinci yarısında kahire hakkındadır.
Bölge halkına Mağribi adı verilir; kendilerine özgü bir dilleri vardır. Ancak şu anda o kadar fazla Türk vardır ki Türk dilinden başka bir dil konuşulmaz.
Atlarımızı kaybet­tiğimiz birkaç kez, bunu ordugahın pazarında bağırarak ilan ettikten sonra, bulanlar hayvanları bize az bir para karşılığın­da iade etmişlerdi. Ayrıca, onları bulmuş ve kaldığımız yere getirmişlerdi. Türklerin Hıristiyanlara beslediği bu sadakat, Hıristiyanların kendi aralarında bile görülmeyen, hatırlan­maya layık bir şeydir.
sefere çıkan osmanlı ordusu hakkındadır
Köylerde hırsızlık yapmamak ve parası­nı ödemeksizin hiçbir şey almamak konusunda Büyük Efendi'ye gösterdikleri büyük itaati es geçmek istemem; hatta bu konuya kendiliğinden çok özen gösteriyorlardı. Ayrıca, hem kendi topraklarında hem de düşman topraklar üzerinde bulunan tarlalarda, hayvanlarına yeşil buğdayları yedirmemek ve hatta onları tarlalara sokmamak konusun­ da da çok dikkatliydiler. Şayet aralarından birisi buralarda bulunursa, ceza olarak onu yere yatırıp kalçasına yahut ayaklarına otuz-kırk kez değnekle vururlardı. Ölümü hak etmeyen basit konularda kullandıkları cezalandırma yöntemi buydu. Ancak, işlenen suç doğrultusunda, değnek sayısını arttırırlardı. Öyle ki değnek yiyenler iki-üç ay boyunca kendi başlarına yürüyemeyecek hale gelirlerdi.
irana sefere çıkan osmanlı ordusu askerleri hakkındadır.
Hiçbirinin miğfer yahut zırhı yoktu. Örme zırhtan gömlekleri olan çok azı vardı. O denli bir nizam ve sessizlik içinde yürüyorlardı ki; kalabalıkları göz önüne alındığında bu neredeyse imkansızdı. Burada en kayda değer olan şey, ordugaha geldiklerinde her birinin silahlarını çadırlarında bırakmak ve ordugahtan ayrılırken de bunlar olmadan ayrıl­ mamak zorunda olmalarıydı. Ve bütün seyahat boyunca, mucize eseri, sayıları neredeyse bir milyon kişiyi bulan bu denli çok sayıda adamın birbirlerine kılıç yahut pala çektiği­ni görmedik. Aralarında bir mesele vuku bulduğunda, bunu küfürleşip yumruklaşarak yahut sopayla hallediyorlardı. Bunun hiçbir cezası yoktu. Ancak, kan akıtıp birbirlerini yaralarlarsa, gözünün yaşına bakmadan ölüme mahkum ediliyorlardı.
Reklam
kanuninin tebrizi yağmalayan ordusuna tepkisi hakkındadır.
Camlar, pencereler ve bazı başka şeylerin tamamı istisnasız Büyük Efendi'nin ordugahındakiler tarafından harap edildi. Yapılan bu tepeleme ve ziyanı duyan Büyük Efendi, böyle şeyler yapanları püskürt­mek, yıkımı ve karşı konulmayacak olsa yapılabilecek şeyleri engellemek için adamlarını gönderdi. Çok öfkelenmişti ve burada düşmanının yahut tebaasının evini yıkmak için bulun­madığını, amacının düşmanını alt etmek ve eğer karşılaşabilir­se onun canını almak olduğunu söyledi.
(iran ordusunun osmanlı ordusundan kaçma nedeni hakkındadır.)
Söylenene göre kaçmalarının esas nedeni buydu. Aslında, Türklerin ateş çubukları olmasa, bunların Türklerden daha güçlü olduğu kabul ediliyordu. Türkler, bir İranlı'nın her zaman iki-üç Türk'ü dövebileceğini söylerler.
van gölü hakkındadır.
Bu göl harikulade güzellikte ve büyüklüktedir ve etrafını dolaşmak sekiz-on gün kadar sürer. Suyunun tadı ne yumuşak ne de tuzludur; ancak acımtırak bir tadı vardır.
Erzincan Antik dönemde büyük bir şehirdi. Bunu, buradaki büyük kalenin ve surlarının yıkıntılarından anlamak mümkündür. Ayrıca depremle harap olmuştu; bu yüzden depremin ardın­dan oldukça alçak evler inşa edilmişti ve şimdi artık oldukça kalabalık ve zengin büyük bir kasaba olarak gözüküyordu.
32 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.