Darke’ın karanlık dünyasına adım atmaya hazırsanız başlayalım.
Frich tadında cümlelerin içindeki anlamlar okuru satırlar arasına çekerken, yüksek oktanlı, sarkastik cümlelerin derinliği, metni okuyanın yüreğinde hissetmesini sağlıyor.
Yaşama, insanlara, belki de varoluşa karşı duyduğu çift sarmallı duygu durumu, kederin dışa vurumu, öfke patlaması.
Çevresindeki herkesi dışarı kilitleyen obsesif Bay Darke, bambaşka bir dünya kurar kendine; karanlık, sessiz, kimsenin adım atmasına izin vermediği…
Darke’ın dünyasının panoramik seyrine dalmak bambaşka bir yolculuktu benim için. Öfkesini tüm gücüyle hissetmeme rağmen nedenini kavradıkça üzüldüğüm bir karaktere büründü Darke.
T.S Eliot’a göndermelerini, Dickens hayranlığını okumak başka bir zevkti, gülümsetti yer yer.
Sonuç: hüzünlü özlem, şiddetli üzüntü ve sevginin iyileştirici gücü…
Hoşçakal James Darke…
Yaşama, insanlara karşı olan nefretinin sebebini, satırları yutarcasına okuduktan sonra anlamlandırdım, biraz da hak verdim sana. Kızmadım mı? Elbette kızdım. Ama öyle haklıydın ki…
Kader, kederle bir bütün halinde seyredebiliyor çoğu zaman. Ve siz ön koltuktan izlerken, müdahale edememenin verdiği umutsuzlukla kıvranıyorsunuz.