Deccalın Sistemi Demokrasi

Yusuf İbrahim Sofu

Deccalın Sistemi Demokrasi Posts

You can find Deccalın Sistemi Demokrasi books, Deccalın Sistemi Demokrasi quotes and quotes, Deccalın Sistemi Demokrasi authors, Deccalın Sistemi Demokrasi reviews and reviews on 1000Kitap.
Nereye Gidiyoruz?
İşte insanoğlunun elinde sayısız imkan olmasına rağmen kendilerine nimeti veren Allah'ı unutmuşlardır. Gaflet İçerisindedirler. Sanki uykuya dalmışlardır. İşte bunları böyle bir sualle uyarmak lazım: "Nereye gidiyorsunuz? Ne yaptığınızın farkında mısınız? Sizleri yok iken yaratan, sonra tekrar öldürecek olan ve tekrar huzurunda toplayacak olan Allah'dan korkmaz mısınız? Allah'ın bunca kudret eserleri var, hiç bunlardan ibret almaz mısınız? Ortada Kur'an var, hiç okumaz mısınız? Okusanız, düşünseniz, ibret alsanız ne zararınız olur? Kim iyi niyetle hakkı aramak için okudu da, hidayet bulmadı? Kim çarpıldı, yok oldu? Halbuki Kur'an şifadır. Fakat o şifadan şifa bulmak isteyenler için, yoksa o şifayı reddedenler için, elbette hüsran olacaktır."
Artık müslüman kadınlar anlamışlardır ki, demokrasi onları hürriyet adı altında sömürmek istemektedir. Demokrasi kadınlara hürriyet vaad ederken, aslında onları kocasından, babasından bağımsız bir hale getirip kendine köle etmek istemektedir. Kadın evde hizmet ederse kocasına veya babasına çay verirse köle sayılır, kahvelerde garsonluk yaparsa, hür sayılır. Kocaları veya babaları tarafından namusları korunursa köle sayılır, pis yerlerde, değersiz mal gibi kullanılırsa, hür sayılır. Veya sakız, çikolata, çorba reklamlarında kullanılırsa, en büyük özgürlüğe kavuşmuş olur. Ne büyük bir tezât. Allah (c.c.) cümle Ümmet-i Muhammed'i muhafaza buyursun, gayrı müslimlere de hidayet ihsan eylesin de, demokrasinin bu hilelerini görüp İslam'a yönelmelerini nasib eylesin.
Reklam
Demokrasi sistem olarak eli ayağı yoktur, dili yoktur, kulağı gözü yoktur. Fakat insanlar demokrasi adına işlerini yürütmektedirler. Güya halkı temsil etmektedirler. Daha evvel de zikrettiğimiz gibi demokrasi insan psikojisinde bulunan zaafiyetten faydalanarak halkı put, yani tağut yapmaktadır. Halka "idare sizin" diyerek onları oyuna getirmektedir. Onlara dört senede veya belli zaman birimleri içerisinde seçme yetkisi vererek onları avutmaktadır. Sanki halk idare ediyormuş gibi yapmaktadır. Firavun'un bugünki deccallara başka yönden de benzerliği vardır.
Anlar mıyız? Sanmam.
Çünkü demokrasinin kendisi İslam değildir, Hak değildir, Kur'an değildir, vahiy değildir. Hak olmayınca batıldır, zulümdür, terördür, deccaldır, yalancıdır, iki yüzlüdür, münafıktır, sahtekardır, hilecidir. Madem demokrasi deccalında zulüm yok da dünya tarihinde eşine az rastlanan savaşlar, kan dökmeler neden olmaktadır. Halbuki bütün maddi imkanlar kendi ellerindedir. İsteseler çok kısa zamanda kan akıtılmasını durdurabilirler. Bunları demokrasiden başkaları yapmamaktadır. Bosna'yı, Filistin'i, Somali'yi, Afganistan'ı ve diğer beldelerde niçin kan dökülmektedir? Demokrasi deccalının gönlü olsun, dediği olsun, emri olsun ve bu kanlar üzerine tek ve büyük bir demokratik devlet kurulsun ve başlarına da bir tane cumhurbaşkanı tek elden bütün dünyayı idare etsin, o da Büyük Deccal olsun. Hangi demokrat ülke gösterilebilir ki, icraatında kan dökme olmasın, savaş ve terör olmasın veya zulüm ve sahtekarlık olmasın.
İslam demokrasiye haram diyor, küfür diyor, uzak kalın!" dendikçe o hastalığa yakalanan insanlar demokrasiye daha fazla yapışmaktadır, bir türlü kendilerini kurtaramamaktadır. Taun hastalığının nasıl tedavisi bugün mümkünse artık demokrasinin de deccalın sistemi olduğu anlaşıldıktan sonra, İslam'ın verdiği şifa ile demokrasi hastalığından kurtulmak mümkündür. Fakat bu şifaya el uzatanlar ne kadar da azdır.
Bir diğer seçenek Okuduk ,üzüldük ,güldük
Hz. Ömer (r.a.) anlatmaktadır: "Cahiliyye devrindeki günleri düşündüğüm zaman, birşeyi hatırlar üzülür ağlarım, diğer birşeyi hatırlar o zamanki halimize gülerim!" Sorulduğunda şöyle cevap vermiştir: "O zamanki cahiliyyenin tesiri altında kalarak kızımı öldürmeye karar vermiştim. Kızımı öldürmek için çukur kazarken kumlar yüzüme, sakalıma doğru bulaşmıştı. Kızım ben onu kumların İçine gömüp öldüreceğimi anlamamıştı ve: "Babacığım yüzüne, sakallarına kumlar geliyor" diye sakallarımdaki kumları silmeye çalışmıştı. Ben yine o zamanki cahiliyye anlayışının tesirinde kalarak kızımı çukura atarak kumlara gömmüştüm. İşte bunları düşündükçe o zamanki durumumu düşünüp çok ağlarım. İnsan kafasına dayanan bu örf ve adetin (başka ifadeyle kanunların) neticesini düşündükçe kendimi tutamam. Hatırlayıp güldüğüm şeyde şudur: Bir yere gideceğimiz zaman kendi elimizle hamurdan putlar yapardık, pişirirdik sonra da bu putlara tapardık. Acıktığımız zamanda kendi elimizle yapıp taptığımız putları yerdik. İşte bunuda düşündükçede gülerim" diye anlatmaktadır
Reklam
18 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.