Yaradılış gereği çocuklar ve yaşlılar ilginç bir şekilde genellikle iyi anlaşıyorlar. Birbirlerini anlıyorlar da diyebiliriz aslında. Örneğin, bir büyük desteği olmadan çatal, bıçak kullanamayan bir çocuk; elleri titreyen bir dede gördüğünde başına geleni normal karşılayabiliyor. Bebeklik, ilk çocukluk dönemlerimizi detaylı hatırlayamayız. Kesik kesik kareler, müzik sesi ya da bir koku anımsatır sadece o yılları. Yaşlılıkda da buna benzer durumlar sıklıkla yaşanır. Yakın geçmişi hatırlayabiliyorken eskileri belli nesneler anımsatır. Tabii işin içine alzheimer gibi nörolojik hastalıklar girince unutkanlık süreci daha hızlı gerçekleşir. İşte o noktada devreye kalbin hafızası girer. Olayları, kişileri unutsak da hissettiğimiz duyguları anımsarız.
Dedemin Kurabiyeleri işte yukarıda kelimelere dökmeye çalıştıklarımı bir dede-torun ilişkisi üzerinden usta bir dil işçiliğiyle anlatıyor. Sahneler o kadar gerçekçi ki kurguya dahil olma ihtiyacı hissediyorsunuz. Yazar, çocuk okura aktarlık gibi rayihaların denizinde olan meslekleri de arkadaşlık kavramı üzerinden öğretmiş oluyor. Metinsel anlamda zaten başarılı olan kitaba bir de usta bir isim çizimleriyle hayat verince elinizde tuttuğunuz eser kalbinize dokunuyor. Hasılı kesinlikle tavsiye edeceğim bir kitap.