Felsefi Ethik İçin Kritik Bir Hazırlık

Değişmez Değerler Değişen Davranışlar

Takiyettin Mengüşoğlu

Değişmez Değerler Değişen Davranışlar Quotes

You can find Değişmez Değerler Değişen Davranışlar quotes, Değişmez Değerler Değişen Davranışlar book quotes, the most impressive sentences and paragraphs on 1000Kitap.
Sosyoloji/ Psikoloji..
../kitabî tetkikler yapan kimse, gözünü açıp fenomenlere bak­maktan, onlara sual sormaktan ziyade, kitaplardan öğrendikleri­ne göre hareket eder. Halbuki genç olan, empirik olaylara dayanan bu ilimler, aktif araştırmalar içinde bulunan ilimlerdir; yir­mi sene önceki durum bugün tamamıyla değişmiştir. Bu değişik­likleri göz önünde bulundurmayan, aktif araştırmalara katılma­yan bir kimse, bize eskimiş olan sonuçlar sunacaktır.. İstanbul, 18 Aralık 1960
Sayfa 50 - İstanbul Matbaası/ pdfKitabı okudu
İntihal..
../kaynak göstermeden başkalarının fikirlerinden, kendi fikirleri imiş gibi faydalanmak ilim dilinde «aşırma» (intihal) adını alır; ve bu herkes için kötü bir şeydir, hırsızlıktır..
Sayfa 41 - İstanbul Matbaası/ pdfKitabı okudu
Reklam
Halbuki ahlâk sahasında herkes kendisini bir otorite sanır..
Sayfa 12 - İstanbul Matbaası/ pdfKitabı okudu
...çeşitli devirlerde yaşıyan nesillerin alışkanlıkları, ticaret, meslek, iş, çalışma hakkındaki görüşleri değişiktir; mesela, eski Greklerde çalışmak ayıp sayılırdı; ancak bir şey yaratabilen bir kimse için çalışmak ayıp sayılmazdı; yoksa çalışmak kölelerin bir işiydi. Osmanlı İmparatorluğunda, hattá Cumhuriyet devrine kadar Türklerin ticaretle uğraşması, el sanatları öğrenmeleri de ayıp sayılırdı; Türkler daha ziyade memur olmağa heves ederlerdi. Bugün durum tamamiyle değişmiştir. Yine eski devirlerde herkes, hiç değilse çoğunluk, yaptığı işe hile karıştırmazdı: mesela bir kunduracı, hazırladığı bir ayakkabıyı kendisi giyecekmiş gibi, en sağlam malzemeden yaparmış; şimdi bu tamamiyle değişmiştir.
Sayfa 14 - İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları 1965Kitabı okudu
Dinin her şeye karıştığı, her sahada hâkim bir rol oynadığı devirlerde veya çevrelerde bir ,,<<din ahlâkı» ndan bahsedilir. Meselâ, bir müslüman için oruç tutmak, beş vakit namaz kılmak, hacca gitmek, zekât vermek vs. gibi hareketlerde bulunmak, dini ahlâka uygun hareket etmek demektir. Fakat bu gibi çevreler ve devirlerde çocukların yalan söylemeleri, hilelere başvurmaları, dürüst yetişmemeleri, dürüst hareket etmemeleri pekâla hoş görülebiliyor; hatta bu gibi çevrelerde doğruluk, dürüstlük bir nevi «saflık»; kurnazlık, «açıkgözlük ise beğenilen, övülen bir vasıf olarak kabul ediliyor.
Sayfa 13 - İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları 1965Kitabı okudu
Memleketimizin geçmişi de, sosyolojik araştırma bakımından bir hazinedir. Her devrin sosyolojik yapısı, devrin vesikalarına, umumiyetle fikir mahsullerine başvurularak araştırılabilir. Meselâ, Osmanlı İmparatorluğunun yükseliş ve çöküş devirlerinin sosyolojik faktörlerini tesbit etmek, memleketimizin «şimdi» si bakımından çok da öğretici olabilir. 1908 inkılâbının başarısızlığa uğramasının, Atatürk inkılâplarının bir başarı yolu üzerinde bulunmasının sebepleri nedir? v.s.
Sayfa 49 - İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları 1965Kitabı okudu
Reklam
Halbuki felsefi antropoloji —insan felsefesi —bakımından bilgi , insanın yaşamak için , hayatta kalmak için dayandığı bir temel şarttır; nitekim felsefi antropoloji , bu fenomeni ifade etmek için, bilgiye insanın varlık şartı adına veriyor; yani bu ta birle bilgi olmadan, insan da yoktur demek isteniliyor. Eğer bilgi, insanın dışında bulunan, onunla ilgisi olmayan bir şey olsaydı, o vakit bilgiye istediğimiz şekilde bakabilirdik; ve onu istediğimiz şekilde ele alabilirdik. Halbuki bilgi, insanın, hayatının bir temel-şartıdır; onun hayatının bir devamıdır; çünkü bilgi, yaşamamızı veyahut da yok olmamızı sağlıyan bir temel- unsurdur.
Sayfa 17 - İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları 1965Kitabı okudu
Halbuki günlük hayat, yani insanların aktiv olması, insan dan hemen karar vermesi, harekete geçmesini beklemektedir; çünkü insan hayatı daimî, kesintisiz bir akıştır; hayatta durma, duraklama diye bir şey yoktur. Her duraklama, insanın kendisini hayat-situation’una, yani hayatın birlikte getirliği situation'lara terk etmesi demektir. İnsanın kendisini hayat-situation'larına terk etmesi demek ise, insanın kendi hayatının dizginlerini elinde bulundurmaması demektir. Bu takdirde de hayat-situation'ları onu sürükler; beklenmedik yeni situation'lar, hattâ insanı yok edebilecek situation'lar meydana gelebilir (bir müessesenin ba şında bulunan kimse için de aynı şey söylenebilir; gerçi bizde «osmanlı politikasını benimsiyenler passiv kalmayı, kendisini situation'lara terk etmeyi ve situation tarafından bir karara varmayı tercih ederler; ve nadir hallerde bu bir «talih» şeklinde tecelli eder; böyle bir kimse de belli bir zaman için bir kahraman olarak görülür). Bu sebepten dolayı insanın hareket ve faaliyet lerinin, olması lâzım gibi reflexion gerektiren bir şekilde değil, spontan, direkt olarak gerçekleştirilmesi gerekir.