"Yalnızım. Kimseye de ihtiyaç duyduğum yok hani. Tüm bu kalabalık yapışkan, hesaplı samimiyetleriyle beni boğuyor. Kendilerini sırf akrabam olduklarından bana dayatan insanlardan kurtulalı çok oluyor. Benim ihtiyaç duyduklarım, doğa tarafından bana verilenler değil. İhtiyaç duyduklarım, dostlarım gittiler. Şimdi onları hatırlamak, dudağıma acı, alaylı, dayanılmaz ve arkasından gelecek ağlamanın önünü alamayan bir gülümseyiş konduruyor. Bana ‘yalnız değilmişim’ hissini vermeye çabalayanlar, “Yalnız kalabilir misin biraz?” diye nezaketen bile sormadan gidiverdiler."
Gürültüleri büyüdükçe korkuyorum yine. Bu korkularımdan haberin vardı ama anlayamazdın. Kimden, neden korktuğumu bilemezdin. Bunca gürültüde bildik bir ayak sesini duyamam diye korkardım.
– Evet, seni göremezler bile, dedi genç konuk.
– Artık görmek isteseler bile göremezler. Ama en azından bana seslenmelerini isterdim. Beni unutmamalarını...