Deniz Gürsoy'un Gastronomi Tarihi
Deniz GürsoyDeniz Gürsoy'un Gastronomi Tarihi Gönderileri
Deniz Gürsoy'un Gastronomi Tarihi kitaplarını, Deniz Gürsoy'un Gastronomi Tarihi sözleri ve alıntılarını, Deniz Gürsoy'un Gastronomi Tarihi yazarlarını, Deniz Gürsoy'un Gastronomi Tarihi yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz."Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler"
Marie Antoinette "Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler" dememiştir. Kullandığı sözcük brioche'dur. Brioche'un bizde yapılan, içine biraz şeker katılmış tava ekmeğine benzediğini söyleyebiliriz.Marie Antoinette "Ekmek yerine brioche yesinler" demiş olsa da yanlış söylemiş olabilir en azından pasta dememiş..
Sayfa 183
Şam Baba tatlısı
"Şam Baba" tatlısı dediğimiz tatlının bir benzeri ağzının tadına düşkünlüğü ile tanımmış olan Polonya Kralı Stanislas tarafından 1730'lu yıllarda icat edilmiştir. Polonya kali tahtından düşürülür ve Fransa'nın Lorraine bölgesine sürgüne gönderilir. Kral Sta nislas, Lorraine yöresinin geleneksel keki olan ve fırınlarda satılan kugelkopf u alıp üzerine Malaga şarabı karışımlı bir şerbeti boca eder. Stanislas bu tatlıya her akşam uykudan önce Euduğu başucu kitabı olan Binbir Gece Masalları'nın kahramanı Ali Baba'nın adını verir.. Stanislas yaşamını yitirinceye kadar bu tatlının adı Ali Baba'dır. Stanislas ölünce aşçısı Fransa'ya döner ve bu tatlıyı orada yapmayı sürdürür. Tatlı Fransızlar tarafından çok be- Jenilir. Ancak adı önce ünlü gurme Brillat-Savarin tarafından şerbetine rom eklenmesi ve flambé edilmesiyle (alevlendirme) baba au Savarin, sonra da baba au rhum olur. Zama- numunda ise tatlıya kısaca "baba" denmektedir. Bazı ülkelerde hälä eski adı olan savarin olarak bilinmektedir. Baba tatlısı Avrupa'nın ilk ve son hamurişi tatlısıdır.
Sayfa 191
Amerikan salatası değil, Rus salatası
Bizim Amerikan salatası olarak bildiğimiz salata 1968 yılına kadar Rus salatası olark bilinirdi. 1968 yılında Türkiye'deki öğrenci olayları sırasında o günkü yönetim bu sala- tanın adını Amerikan salatası olarak değiştirdi. Oysa bu salata Amerika'da hiç bilinme Rusya'da da Rus salatası olarak bilinmez. Rusya'da adı olivier'dir. Bu salata 1860'larda Moskova'nın ünlü Hermitage Restoranı'nın şefliğini yapmış olan Belçikalı Lucien Ol vier tarafından yaratılmış. Adını da o vermiş. Orijinali patates, bezelye, havuç, havyar, domates, turşu, haşlanmış yumurta ve yengeç bacağı ile yapılıyordu. Bu salatanın olma sa olmazı ise mayonezine konulan Fransız beyaz şarap sirkesidir.
Sayfa 190
İsveç köftesi nereden geliyor?
İsveç kralı XII. Karl, Rus Çarı Deli Petro ile 1709'da yaptığı Poltava Meydan Savaşı'nı kaybedince çareyi yaklaşık bin askeriyle güneye doğru kaçarak Osmanlı'ya sığınmakta bu lur. Başlangıçta beş gün kalacağını bildiren Karl, Osmanlı'nın konuğu olarak Bender'de (sonradan adı Karlstadt olmuştur) tam beş yıl kalır. Her yıl "gideceğim" dediği için bütçe ye tahsisat konulmaz. Demirbaş kaleminden cari harcama kalemine hesap aktarma yoluyla ikame masrafları karşılanan Karl, bu nedenle Türk tarihinde "Demirbaş Şarl" olarak anılır Demirbaş Şarl giderken iki Türk aşçısını da İsveç'e götürür ve sevdiği yemekler olan mir köfte ile etli lahana sarmayı İsveç'te yaptırır. Lahana sarma şu anda İsveç'in milli yemes olmuştur, köfteyse bütün IKEA mağazalarında "İsveç köftesi" olarak sunulmaktadır.
Sayfa 192
ay bana ikinci bir şok geliyor
Kıtlık dönemleri birbirini takip edince 10. yüzyılda Avrupa’da yamyamlık başgösterir. Yamyamlık döneminin izleri bugün vampir hikayelerinde bulunabilir.
Ramazan bir açıdan bakıldığında İslam dininin gastronomi ayıdır.
Bugün yufka ekmeği için, bombeli kısmının sırt tarafını, çoban kavurma için ise bombenin iç kısmını kullandığımız sac aslında Orta Asya’da Moğollar ve Türklerin kalkanından başka bir şey değildir. Kalkan aynı zamanda göçebelik hayatı gereği yemek pişirmede kullanılıyordu.
İnsan bir şeyin ruhunu içerek içine aldığı ölçüde, kendi ruhunu yitirir. Bunun klasik örneği şaraptır. Şarapla sarhoş olan insan artık kendi ruhuna sahip değildir, şarabın ya da şarap tanrısının ruhuyla doludur.
:D
Romalılar aşık olan kişiye salax yani "tuzlanmış" derlermiş. Acaba bizdeki salak sözcüğü buradan mı gelir?