You can find By Number Of Pages Denizin Çağrısı quotes, by number of pages Denizin Çağrısı book quotes, the most impressive sentences and paragraphs on 1000Kitap.
Dünyanın çeşitli yerlerinde yaşanan serüvenleri anlatan pek çok heyecanlı
öykünün yazarı olan Jack London’ın kendi yaşamı da heyecan ve serüven
doludur.
Tekne sahipleri, London’ın güverte kazımak gibi güç işlere ya da en kötü havalarda bile siren direğine tırmanmak gibi tehlikelere bana mısın demediğini ve çocukta anadan doğma bir denizcilik yeteneği bulunduğunu görünce, onu hemen teknelerine alıyor, getir götür ve temizlik işleri karşılığında birkaç kuruş veriyor, San Francisco Körfezi’nde kısa gezilere götürüyor, küçük teknelerin kullanılması konusunda ne biliyorlarsa
öğretiyorlardı.
Gazete satmak gibi işlerden kazandığı paranın çoğunu annesine vermesine karşın, elden düşme bir teknecik almaya yetecek parayı biriktirmeyi başardı Jack London; onu boyamaya, bir yelken ve bir çift kürek almaya yetecek parayı da topladıktan sonra seferler yapmaya, okyanusun iri dalgalarıyla birlikte denizlerde uçmaya, kayabalığı avlamaya başladı.
Jack London, istiridye korsanlarının yakın dostuydu ama okumaya karşı olan tutkusuyla onlardan ayrılıyordu. Çılgın bir deniz seferinin ardından kamarasına kapanır; Kipling, Emile Zola ya da Bernard Shaw gibi yazarların zevkini çıkarırdı. En sevdiği kitaplardan biri Paul Du Chaillu’nun The Viking Age (Vikingler Çağı) adlı yapıtıydı. Bunları okudukça da kendisine; Britanya’nın büyük bir bölümüyle Normandiya’yı fetheden, Avrupa’yı aşıp İstanbul’a varan, “adadan adaya atlayarak” Atlantik’i geçip Kuzey Amerika’yı, Grönland’ı ve Kuzey Kutbu’nu keşfeden kahraman denizcilerin torunu gözüyle bakardı.
Dünyanın çeşitli yerlerinde yaşanan serüvenleri anlatan
pek çok heyecanlı öykünün yazarı olan Jack London’ın
kendi yaşamı da heyecan ve serüven doludur.
14 Ocak 1876’da San Francisco’da doğan yazarın gençliği
çoğunlukla kentin sokaklarında başıboş dolaşmakla geçmiştir.
Aslında San Francisco kenti, o dönemlerde heyecan dolu
serüvenlerin
Aynı öğütleri değişik sözlerle söyleyen bir yığın insan görüyordu gözleri. Bitmek tükenmek bilmeyen söylevlerle kulaklarını sağır eden bir yığın insan.
Bir korsanlar filosuna katılarak istiridye yataklarına baskın
yapan London, saygıdeğer dünyanın üç ay boyunca alınteriyle
çalışma karşılığı kendisine vereceği paradan fazlasını bir
gecede kazanıyordu. Daha çocuk olmasına karşın, kısa sürede
körfezdeki en yaman istiridye korsanlarından biri olarak ün yaptı.
Kendisinden çok daha deneyimli ve yaşlı adamları bile yelkende geçen,
dövüşte yenen, hepsinden daha çok içki içebilen hızlı bir korsandı o artık.
Eşsiz denizciliğinin yanı sıra o görülmemiş gözüpekliği sayesinde
ganimetini herkesten önce limana getirip en yüksek fiyata
satmayı başarıyordu. Polis, teknesine baskın yaptığında onları hoşnut
etmesini bilir, en etli istiridyeleri önlerine sürerdi, şişelerle bira sunardı.
Ne var ki, korsan uğraşdaşlarıyla geçinmeyi başaramadı;
bu yasa tanımaz adamlar, onun başarısını kıskanıyor, Jack’i
yumruk dövüşlerine, kanlı kavgalara katılmak zorunda bırakıyorlardı.
Ama Jack London işini biliyordu: Kendisinden büyük bir korsan
–ona Razzle Dazzle’ı satan– teknesini yakıp yıkmaya geldiğinde,
saldırganı dolu bir tüfekle körfezde susta durdururken
ayağıyla da dümeni kullanmış böylece tekneyi kurtarmıştı.
Ancak daha sonraları, istiridye korsanlarının çoğunun katıldığı
bir sarhoş kavgasında Razzle Dazzle’ın önce ana yelkenini yakmışlar,
sonra da borda edip ateşe vermiş ve batırmışlardı.
Jack London üzüntüye kapılmamış, başka bir korsanın gemisine
–bu kitapta adı geçen rengeyiğine– katılarak istiridye baskınlarını sürdürmüştü.
Gazete satmak gibi işlerden kazandığı paranın çoğunu
annesine vermesine karşın, elden düşme bir teknecik almaya
yetecek parayı biriktirmeyi başardı Jack London; onu boyamaya,
bir yelken ve bir çift kürek almaya yetecek parayı da topladıktan
sonra seferler yapmaya, okyanusun iri dalgalarıyla birlikte
denizlerde uçmaya, kayabalığı avlamaya başladı.
Görmüş geçirmiş denizcilerin bile denize açılmayı göze alamadığı
havalarda serüvene atılmaktan çekinmemesi, “istiridye korsanları”yla
dostluk kurmasına yol açtı. San Francisco Körfezi’nde
–çoğu özel kişiler tarafından işletilen– birçok zengin istiridye yatağı vardı
ve korsanlar, korsan adını bu yataklardan istiridye kazıyıp
sahilde karaborsa satmakla almışlardı.
Bu korsanların başarıları Jack London’da onların arasına katılma
isteği uyandırmış, birinin teknesini satmak istediğini öğrenince de
ona yakınlık gösteren ve kendi çocuğu gözüyle bakan zenci
“Jenny Sütanne”den yüz dolar borç almayı başarmıştı.
Böylece London, daha neredeyse çocukken –bu kitaba
adını verdiği sanılan– Razzle Dazzle adlı teknenin sahibi oluyordu.
Sayfa 10 - Can Yayınları - Sunuş / 1. Baskı: 1982, 4. Baskı: Mart 2017Kitabı okuyacak
Derdin günün hanım hanımcık bir kız olmak. Terbiyeli bir öğrenci olmak istiyorsun. Derslerine çalışan, iyi notlar alan çalışkan bir öğrenci. Tehlikeden anlamazsın, serüvenden ya da ne bileyim, böyle şeylerden anlamazsın. Kaba saba, erkek oğlanlardan hoşlanmazsın. Onlarla dolaşmaz, yanlarına bile sokulmazsın. Kolalı yakalı, kravatlı, temiz giysili, saçları taralı çocuklardan hoşlanırsın sen. Dersten sonra sınıfta oturup öğretmene saçını okşatan, günde beş aferin dilenenler tam sana göre. Hiç kavgaya karışmayan, yürüyüş yapıp çiçek toplamaktan, kızlarla kır yemeği yemekten kavgaya fırsat bulamayan hanım evlatlarıyla arkadaşlık edersin hep. Ah, bilirim böylelerini! Gölgelerinden korkarlar. Koyun beyni kadar çalışmaz kafaları...
Evet, evet, koyun gibidir onlar... Gibisi de fazla, düpedüz koyun hepsi.