Dervişliğin Adabı

Abdülkahir Sühreverdi

Dervişliğin Adabı Hakkında

Dervişliğin Adabı konusu, istatistikler, fiyatları ve daha fazlası burada.
0/10
0 Kişi
12
Okunma
1
Beğeni
370
Görüntülenme

Hakkında

Tasavvuf tarihinin ilk dönemlerinden itibaren üzerinde önemle durulmuş konuların başında, hiç şüphesiz "edep" yer alır. Esasen sufiler, tasavvufun edepten ibaret olduğunu her fırsatta dile getirmiş ve "Edep ya Hu!" sözünü düstur kabul etmişlerdir. Bu bağlamda hayatın her alanında ve anında edebi gözetme, tasavvufa çok geniş bir uygulama alanı bulmuş; tarikatlar döneminde bu, "adab", "erkan" ve "usul" kavramlarıyla ifade edilmiştir. Gönlün edeple süslenmesi davranışların, ibadetlerin edeple donatılması tasavvufun olmazsa olmaz hususlarından olduğu için müridlere/dervişlere yol gösteren "adabü'l-müridin" (müritlerin edepleri) tarzında eserler kaleme alınmıştır.
Çevirmen:
Hamide Ulupınar
Hamide Ulupınar
Tahmini Okuma Süresi: 4 sa. 13 dk.Sayfa Sayısı: 149Basım Tarihi: 2010Yayınevi: Gelenek Yayınları
ISBN: 9789756138434Ülke: TürkiyeDil: TürkçeFormat: Karton kapak
Reklam

Kitap İstatistikleri

Kitabın okur profili

Kadın% 30.8
Erkek% 69.2
0-12 Yaş
13-17 Yaş
18-24 Yaş
25-34 Yaş
35-44 Yaş
45-54 Yaş
55-64 Yaş
65+ Yaş

Yazar Hakkında

Abdülkahir Sühreverdi
Abdülkahir SühreverdiYazar · 3 kitap
Ebü’n-Necîb Ziyâüddîn Abdülkāhir b. Abdillâh b. Muhammed b. Ammûye el-Bekrî es-Sühreverdî. Yaklaşık 1097 (H.490) senesinde İran’ın Cibâl bölgesindeki Sühreverd kasabasında doğdu. Muhtemelen ilk tahsilini memleketinde yaptıktan sonra İsfahan’a gidip Ebû Ali el-Haddâd’dan hadis dersleri aldı. 1113 (H.507) yılı civarında Bağdat’a giderek Nizâmiye Medresesi’nde âlimlerden hadis dersleri aldı. Ayrıca fıkıh, fıkıh usulü ve kelâm ilmiyle ilgili birçok kitap okudu, Vâhidî’nin el-Vasîṭ fi’t-tefsîr’ini ezberledi. Bu yıllarda Bağdat’ta bir tekkede şeyh olan amcası Kādî Vecîhüddin Ömer b. Muhammed kendisine sûfî hırkası giydirdi. Yirmi beş yaşlarında iken tamamen zühd hayatı yaşayabilme düşüncesiyle medreseden ayrılıp dönemin ünlü sûfîsi Ahmed el-Gazzâlî’ye mürid olmak için İsfahan’a gitti. Orada ağır riyâzetler yaptı, dağlarda dolaştı. Bir ara hacca gitti. Tekrar Bağdat’a döndüğünde Abdülkādir-i Geylânî’nin şeyhi Muhammed b. Müslim ed-Debbâs’a intisap etti. Önemli eseri Âdâbü’l-mürîdîn’in şârihlerinden Ali el-Kārî, Ebü’n-Necîb’in ilk mânevî fethinin Debbâs’ın yanında gerçekleştiğini söyler (Fetḥu ebvâbi’d-dîn, vr. 2a). Murtazâ ez-Zebîdî, onun ayrıca babası Abdullah’tan ve Abdülkādir-i Geylânî’den hilâfet aldığını kaydeder. İcâzet aldıktan sonra müridleri ve talebeleriyle Dicle nehrinin kenarında bir harabede kalarak tedris ve irşad faaliyetlerini birlikte sürdüren Ebü’n-Necîb zamanla meşhur oldu ve sultanların itibar ettiği bir kişi konumuna geldi. Bu harabenin bulunduğu yere bir tekke (ribât), yanına da bir medrese yapıldı. Bu dönemde sultanın ya da halifenin gazabına uğrayanlar onun dergâhına sığınıyordu. Abbâsî Halifesi Râşid-Billâh’ın 8 Eylül 1135’deki (H.27 Zilkade 529) biat merasimine katıldığı ve halifeye önemli nasihatlerde bulunduğu belirtilmektedir. Ebü’n-Necîb, 26 Mayıs 1150’De (H.27 Muharrem 545) Nizâmiye Medresesi’ne başmüderris tayin edildi; burada fıkıh ve hadis dersleri verdi. Abbâsî Halifesi Muktefî-Liemrillâh ile Irak Selçuklu Sultanı Mes‘ûd b. Muhammed Tapar arasında yaşanan gerginliğin ardından sultanın vefatı üzerine Ekim 1152’de (H.Receb 547) medreseyi bırakmak zorunda kaldı. Sultanın yakın adamı olarak görüldüğü için 1153’te halifenin emriyle tutuklanıp kırbaçlandı ve bir müddet hapiste kaldı. 1162'de Musul üzerinden Dımaşk’a, oradan da Kudüs’e gitmek üzere Bağdat’tan ayrıldı. Dımaşk’ta kendisini Sultan Nûreddin Mahmud Zengî karşıladı. Sultanla Kudüs kralı arasındaki çatışma yüzünden Dımaşk’tan ileriye gidemedi. Orada kaldığı kısa süre içinde hadis halkaları, zikir ve sohbet meclisleri teşkil ettikten sonra Bağdat’a döndü. 1168'de Bağdat’ta vefat etti ve Dicle kenarındaki medresesinin yanına defnedildi. Eserleri. 1. Âdâbü’l-mürîdîn 2. Şerḥu baʿżi’l-elfâẓi’l-müşkile fi’l-Meṣâbîḥ (Ġarîbü’l-Meṣâbîḥ)