Descartes Felsefesinin İlkeleri ve Metafizik Düşünceler

Baruch Spinoza

Descartes Felsefesinin İlkeleri ve Metafizik Düşünceler Gönderileri

Descartes Felsefesinin İlkeleri ve Metafizik Düşünceler kitaplarını, Descartes Felsefesinin İlkeleri ve Metafizik Düşünceler sözleri ve alıntılarını, Descartes Felsefesinin İlkeleri ve Metafizik Düşünceler yazarlarını, Descartes Felsefesinin İlkeleri ve Metafizik Düşünceler yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Ve her ne kadar, bir şeyi açık ve seçik algıladığımızda onu onaylamaktan kaçınamıyorsak da, bu zorunlu onay istencin zayıflığına değil, onun özgürlüğüne ve eksiksizliğine dayanır. Çünkü doğru olanı onaylamak (kendiliğinden açık olduğu üzere) bizde bulanan bir eksiksizliktir ve istenç, hiçbir zaman kendini bütünüyle belirlediğinden olduğundan daha eksiksiz ve daha özgür değildir. Bu, zihin bir şeyi açık ve seçikçe anladığında olabileceği için, bu eksiksizliği kendine o anda zorunlu olarak verecektir. Bu nedenle, gerçeği benimsemeye kayıtsız kalmadığımız için daha az özgür olduğumuzu düşünmeyiz. Tersine, ne kadar kayıtsız kalırsak o kadar az özgür olduğumuzu kesin olarak kabul ederiz.
Ve böylelikle, matematiksel doğrulardan ya da ona apaçık görünen şeylerden en ufak bir kuşku duyulmaz. Bunun üzerine, kuşkunun diğer nedenlerini ortadan kaldırmak için, nasıl zaman zaman yanılgıya düştüğümüzü sorgulamaya koyulur. Bunun nedeninin özgür istencimizi yalnızca karışık bir biçimde algıladıklarımızı bile onaylamak için kullanmamız olduğunu bulur bulmaz, bundan hemen, yalnız açık ve seçik algıladıklarını onaylaması durumunda ileride kendini yanılgıdan koruyabileceği sonucunu çıkarabildi. Bu, herkesin kendi başına kolaylıkla elde edebileceği bir şeydir, çünkü istencini denetleme ve böylelikle anlayış gücünün sınırları içinde kalmasını sağlama gücü vardır. Ancak, erken yaşlarımızda, kolaylıkla kurtulamadığımız birçok önyargıyla doldurulmamız nedeniyle, onlardan kurtulmak ve açık ve seçik anladığımızın dışında hiçbir şeyi kabul etmemek için, tüm düşüncelerimizin kendilerinden bileştirildiği tüm basit nosyonları ve ideaları saymaya ve onları tek tek incelemeye geçer. Böylece, onların her birinde açık ve bulanık olanı gözlemleyebilecektir. Çünkü böylelikle, açık olanı bulanık olandan kolaylıkla ayırt edebilecek ve açık ve seçik düşünceler oluşturabilecektir. Dolayısıyla, ruh ve beden arasındaki gerçek ayrımı, duyularımızdan gelenler içinde açık olanı ve bulanık olanı ve son olarak, rüyada olmanın uyanıklıktan ayrıldığı yeri kolaylıkla bulacaktır. Artık, ne uyanık olduğundan kuşku duyabilir ne duyuları onu yanıltabilir. Böylelikle, kendini sıralanan kuşkulardan kurtarır.
Reklam
Sözün kısası, ne kadar düşünürse düşünsün, kuşku duymak için, aynı anda kendi varoluşunu en yüksek derecede kesin kılmayacak bir neden bulamadı. Gerçekten de, kuşku duymak için nedenler buldukça, onu kendi varoluşuna inandıracak da bir o kadar neden olacaktı. Böylece, kuşku duymak için ne yöne dönerse dönsün, yine de, kuşku duyuyorum, düşünüyorum, öyleyse varım diye haykırmak durumunda kalmaktadır.
Bedeninden kuşku duyabiliyor ancak düşünebiliyor olduğu ölçüde özünden kuşku duyamıyordu...
Tanrının varoluşu kendi üzerinden değil ancak başka bir şey üzerinden bilinebiliyor.
Çok tanrıcılığa karşı güzel argüman
Bunu yadsımanız durumunda, yapabilirseniz, birden çok Tanrı düşünün (örneğin A ve B) . O zaman zorunlu olarak hem A hem B en yüksek derecede anlayışa sahip olacaktır. Yani A her şeyi, kendini ve B' yi ve B de, kendini ve A'yı anlayacaktır. Ancak A ve B zorunlulukla var olduğundan, A'daki B ideasının doğruluğu ve zorunluluğunun nedeni B'dir ve diğer taraftan B' deki A ideasının doğruluğu ve zorunluluğunun nedeni A'dır. Bu nedenle, A'da, A'dan olmayan ve B' de, B' den olmayan bir eksiksizlik olacaktır. Bu yüzden, ne A ne B bir Tanrı olacaktır ve bu yüzden birden çok Tanrı olamaz.
Reklam
86 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.