"İçinde hançerlendiğiniz hamamı unutmayın."
Ellerimde bu mermer başla uyandım
Dirseklerimi yoran, nereye koyacağımı bilemediğim.
Bir düşe yuvarlanıyordu baş, ben düşten uyanırken,
Böylece birleşti yaşamlarımız, şimdi ayırması güç.
Bakıyorum gözlere, ne açık ne kapalı,
Konuşmağa çalışan ağıza konuşuyorum,
Tutuyorum derinin ötesine çökmüş yanakları.
Gücüm fazlasına yetmiyor.
Ellerim kayboluyor, sonra dönüyor,
Sakatlanarak.
Üç yıl boyunca
Hiç durmadan haberciyi bekledik.
Gözlerimizi dikip
Çamlara, kıyılara, yıldızlara
Bir olup sabahın demiriyle, omurgasıyla geminin
ilk tohumu arıyorduk
Eski oyun yeniden başlasın diye.
Yaralarla döndük yurdumuza,
Elimiz kolumuz tutmuyordu, ağzımız
Tuz, pas içinde.
Kuzeye doğru yol aldık uyandığımızda,
Lekesiz kanatlarıyla bizi sislere salan
Kuğuların yaraladığı yabancılardık.
Uluyan gündoğusu çıldırttı bizi kış gecelerinde,
Yazları, ölmeyen günün acısında yitirdik kendimizi.
Birlikte getirdik dönüşte
Oyma kabartmalarını saygılı bir sanatın.
Şadırvanlı bahçeyi yağmurda
O alçak pencereden görebilirsin ancak
Bulanık camın ardında. Ocağın
Ateşinden başka ışık olmayacak odanda,
Bazan da uzak şimşeklerin çakışı
Aydınlatacak alnının çizgilerini, eski Dost.
*
Şadırvanlı bahçe - ellerinde
O öbür yaşamın vuruşu olan, mermerlerin,
Acılı sütunların ötesinde,
Ve yeni taş ocaklarına yakın
Zakkumlar arasında bir dans -
Buğulu bir cam bölmüş olacak bunu saatlerinden.
Solumayacaksın: toprak ve ağaçların özsuyu
Boşalıp belleğinden çarpacak pencereye
Dışardaki dünyadan
Yağmurların dövdüğü.
Biraz daha dayansak
Göreceğiz çiçeklendiğini bademlerin
Güneşte ışıyan mermerleri
Denizi, kıvrımlı dalgalarını denizin.
Biraz daha dayansak
Biraz, biraz daha yükselsek.