Devlet Ve Kimlik

Aytunç Altındal

Devlet Ve Kimlik Quotes

You can find Devlet Ve Kimlik quotes, Devlet Ve Kimlik book quotes, the most impressive sentences and paragraphs on 1000Kitap.
Bireylerin geçmiş, şimdiki zaman ve gelecekleri 250-300 kelime içine hapsedilmiştir. Gündelik hayatlar olabilecek en basit ve en geçersiz kalıplara, kuru ama bireylerin gözlerini boyayan, onların akıllarına değil kızıştırılmış cesaret mekanizmalarına hitap eden kelimelere indirgenmiştir. Bu tür radikal siyasi veya dini bildirileri bir de bu gözle okursanız ister sağ, ister sol, ister dini, ister aşırı uç görüşlü olsun bu metinlerin tamamının en az 175, en çok 210 değişik kelimeden oluştuklarını hayret ve şaşkınlıkla gözlemlersiniz.
Ülkeler ve onların gizli istihbarat örgütleri rakip ülkede oluşturdukları kargaşa ve kültürel karamsarlık ortamlarını maniple ederek rakiplerini saf dışı etmeyi veya yorgun ve zayıf düşürmeyi çok iyi bilirler. Bu nedenle bir ülkenin Terörist dediği kişi veya örgütlere, o ülkenin rakibi ülke veya ülkeler Gerilla/Özgürlük Savaşçısı vs. gibi adlar takarlar. Böylelikle Terör aracılığıyla zayıflattığı rakibinden ekonomik ve siyasal çıkarlar elde ederler. Bu çıkarlar elde edilince o ülkeye Terör'ü bitirmesi için lojistik ve stratejik destek sağlarlar. Olan, kendince belirli bir ideal için canını vermekten kaçınmamış olan genç insanlara olur, onlar öldükleriyle kalırlar, örgütlerin liderleri ise yerleştirildikleri başka ülkelerde olup gitmiş ve adları bilinmeyen gençlerin kanlarından elde edilmiş paralarla keyifli bir hayat sürerler.
Sayfa 145Kitabı okudu
Reklam
Osmanlı'da ise gayrimüslimler Alt Kimlik değil bir millet (Nation) statüsündeydiler. Her cemaatin kendi Millet Başı vardı, örneğin Hahambaşı, Etnark (Rum milleti adına) ve Katalikos (Ermeni milleti adına) gibi, Osmanlı din, dil ve etnisite ayrımı yapmaksızın tüm kullarını -ki Müslümanlar da İslam ümmeti ve Dar-ül İslam adına Padişah'ın kullarıydılar- Alt Kimlikliler ve Üst Kimlikliler diye ayırmazdı. Mesleki ayrımlar vardı ama alt ve üst ayrımı, sınıfsallığın dışında yoktu. Osmanlı'da esas alınmış olan sistem Transitive=Geçişken Kimlikli (Hüviyet bağlamında) toplum modelidir.
Avrupa tarihinde Haçlı Seferleri ve Engizisyon tipik Devlet terörü uygulamalarıdır. Çünkü terör denilebilmesi için kitlesel öldürme yapılması gerekir. Bugün Avrupa denilen kıtanın 2000 yıllık geçmişinde Devlet Terörü uygulanarak kıtal yapılmış bilinen 134 büyük olay vardır. Bu Terör eylemleri sırasında kadın, çocuk, masum, sivil, yaşlı ayrımı olmaksızın belirli gerekçelerle toplu kıyımlar yapılmıştır. Bu kıyımlarda en az 3.500.000 in san öldürülmüştür. Bu kıyımlara I. ve II. Dünya Savaşları sırasında öldürülen, özellikle Yahudi nüfus dahil değildir. Bunları da eklerseniz Avrupa'da en az 10-11 milyon kişinin Terör kurbanı olduğu anlaşılır. Ayrıca, İspanyol ve Portekizlilerin Latin Amerika'da yaptıkları da Ceberut Devlet Terörü'ydü. Bu ülke lerde birkaç milyon insan katledilmişti. Günümüzde İsrail'in Filistinlilere uyguladığı da Devlet Terörü'dür. ABD'nin Vietnam ve Irak'ta yaptıkları ile Fransa'nın Cezayir'de yaptıkları da Devlet Terörü'dür. ABD'de sadece Kızılderililere değil özbeöz Beyaz ve Hıristiyan olan ama Bağımsızlık Savaşı sırasında İngilizlerin yanında yer alan Kralcılardan 20.000 kişi de savaştan sonra Devlet Terörü'nün kurbanları arasına katılmışlardır. Bunların servetlerine başka Beyaz ve Hıristiyan olan kişiler el koymuşlar ve bugünkü ABD zenginliğini başlatan sermayedarlar arasında anılmışlardır.
Sayfa 153Kitabı okudu
Tarih ve toplum birlikteliği sürecinde artık yıpranarak kullanım değerlerini yitirmiş olan kelimeler bireyler tarafından kendiliğinden tedavülden kaldırılır, tıpkı eskitilmiş, kullanım değeri kalmamış paralar gibi. Bu olması gereken doğal bir süreçtir, fakat bu toplumsal işleyişe dikkat edilmeyip dilde yaşamını ve varlığını sürdürmekte olan kelimeler zor kullanılarak o dilden atılırsa bu doğrudan doğruya bir tür, "dilsizleştirme" cezası gibi bir uygulama olur. Bu cezanın bedelini ise, çok ilginçtir ki, ilk ödeyen o cezayı kesen iktidar değil, bizzat o toplumun “Tarih”i olur. O toplumun üyeleri kesilen dil cezasının bedelini taksitler halinde kendi "Tarih"lerini okuyup anlayamaz hale gelerek ödemeye başlarlar. Her geçen yıl onları kendi öz "Tarihleri"nden biraz daha uzaklaştırır ve sonunda da "Tarihsizleştirir". Zincirleme reaksiyon burada bitmez tabii. Önce "Dilsizleştirilmiş" sonra da tedricen "Tarihsizleştirilmiş" toplumlarda bir süre sonra, "Kendinden Nefret" psikolojisi ve ters empati diye bilinen kendi tarihsel-toplumsal ve ulusal kimliğinden çıkıp başkaları tarafından empoze edilen sahte (fake) kimliklere bürünme eğilimleri güçlenir, bu eğilimler özellikle gençler arasında yaygınlaştırılarak, Moda (Trend) haline gelir.
Son 40 yılda Türkiye'de yasal ve yasadışı yollardan yayımlanmış olan tüm radikal siyasi bildirilerde kullanılan dil, bu kısıtlanmış ve kısırlaştırılmış dil anlayışının en belirgin kanıtlarıdır. Bu tür bildirilerde belki ilk bakışta hiç hissedilmez ama bireylerin yaşamları ve toplumsal ilişkilerini ve birtakım içerikleri kasıtlı dogmalara ve sloganlara indirgemiştir. Bireylerin geçmiş, şimdiki zaman ve gelecekleri 250-300 kelime içine hapsedilmiştir. Gündelik hayatlar olabilecek en basit ve en geçersiz kalıplara, kuru ama bireylerin gözlerini boyayan, onların akıllarına değil kızıştırılmış cesaret mekanizmalarına hitap eden kelimelere indirgenmiştir. Bu tür radikal siyasi veya dini bildirileri birde bu gözle okursanız ister sağ, ister sol, ister dini, ister aşırı uç görüşlü olsun bu metinlerin tamamının en az 175, en çok 210 değişik kelimeden oluştuklarını hayret ve şaşkınlıkla gözlemlersiniz.
Reklam
Pestel 19. yüzyılda Yahudilerin Uganda'ya veya Madagaskar'a değil, Osmanlı'nın Filistin'ine tehcir edilmesi gerektiğini dile getiren ilk masondur.
PKK 1983'te Türkiye'ye yönelik Ermeni Terörü'nün (ASALA) Diaspora Ermenileri tarafından bitirilme kararının alın masından sonra onun yerine ikame edilmek üzere dış güçler tarafından kurduruldu. Bu nedenle PKK Türkiye'nin iç meselesidir demek yanlıştır: PKK'nın kuruluşundan itibaren başta CIA ve MOSSAD olmak üzere gizli istihbarat örgütleri ve Avrupa Birliği vardır. Bu sonuncusu himaye, strateji, lojistik ve her türlü baskı ile maddi, siyasi destek sağlamıştır.
Sayfa 149Kitabı okudu
"Bilim Tanrı'nın varlığını kanıtlıyor" şeklindeki uyduruk ve ilkel görüşlerin ne ilahiyatta ne de İslam'da yeri vardır. Ama 1960'lı yıllarda bazı cahil ama kurnaz kişiler etraflarına topladıkları, kendilerinden daha cahil ama saf insanlara, "Bakın Bilim bile Allah'ın varlığını ispat ediyor" diye palavra vaazlar atarak topladıkları paraları Allah'ın inayetidir deyip cukkalıyorlardı. İslâm dinine göre Bilim Allah'ın varlığını kanıtlasa ne yazar kanıtlamasa ne yazar, asıl olan Allah Bilim'in varlığını kanıtlıyor mu? Olay budur, gerisi el çabukluğuyla dil cambazlığını birleştirip saf ama inançlı insanları dolandırmaktır.
Özellikle de Aziz Pavlus (Paul) tarafından yazılan metinlerde kadınlardan uzak durulması istenmiş ve ilginçtir ki kadınların kiliseye geldiklerinde en arkada ve başları ve yüzleri örtülü olarak sessizce oturmaları istenmiştir. Yine Aziz Paul’un koyduğu bir kurala göre kadınların kutsal metinlere el sürmeleri ve kutsal kabul edilen objelere yaklaşmaları yasaklanmıştır. Bu öylesine sert uygulanmıştır ki, hıristiyan kadınlar yüzyıllarca incili okuyamamışlar ve ona el sürememişlerdi. Bu saçma yasağı kaldıran ilginçtir ki eşlerini öldürmekle ünlenmiş olan İngiltere 8.Henry olmuştu. 8.Henry, Katolik kilisesi ile bağlarını kopartarak bağımsız bir kral olabilmek için mücadele etmiştir ve ilk kez bu kral kızını karşısına oturtarak tüm saray mensuplarının önünde Papa’nın yasağını kaldırdığını ve kızının (Elizabet) İncil’i tutarak okuyacağını açıklamıştır. Böylelikle İncil’in kadınlar tarafından okunabilmesi ilk kez 16. yüzyılda önce İngiltere’de, sonra da yavaş yavaş Avrupa’da yaygınlaşmıştır.
63 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.