Osmanlı İmparatorluğu'nda Siyasal Çatışmalar ve Suç 1550 - 1720

Devletle Başa Çıkmak

Suraiya Faroqhi

Devletle Başa Çıkmak Quotes

You can find Devletle Başa Çıkmak quotes, Devletle Başa Çıkmak book quotes, the most impressive sentences and paragraphs on 1000Kitap.
Osmanli paralı askerlerinin, nüfusun diğer gruplarıyla sağlam ittifaklar kuramamaları, belki de meşru bir ideolojilerinin olmayışının doğal sokucu olarak görülebilir. Osmanlı toplumunda sultanın siyasi konumu yalnızca savaş başarılarına değil, camiler, okullar ve aşevleri yaptırmasının yanı sıra Mekke hacılarına sahip çıkmasına da bağlıydı. Peygamberin veya Türk-Tatar geleneğindeki fatihlerin soyundan gelme iddiasında bulunamayan Osmanlı hükümdarları kendilerine bu şekilde sağlam bir meşruluk zemini kurmayı başarmışlardı; esnaflar, Kızılbaş göçerler, hatta yeniçeriler de kutsal şahıslarla kendi bağlarını geliştirmişlerdi. Buna karşılık paralı askerler sadece, dinsel ve siyasal olarak kolayca gayrı meşru ilam edilebilecek, geçici bir kimlik oluşturabilmişlerdi.
Paranın değeri düşmüştü, farklı ağırlıklarda ve farklı madenlerden yapılmış paralar dolaşımdaydı ve paraya talep epeyce yüksekti; hatta kısmen Amerikan madenlerinden Doğu Akdeniz'e ulaşan büyük miktarlardaki gümüş nedeniyle Osmanlı parasının alım gücü düşerken de malların fiyatları yükseliyordu. Bunda nüfus artışının da bir rolü vardı: Yiyeceğe olan talep tarımsal üretimden daha hızlı artar ve tedavülün hızı ithal edilen gümüş kadar tırmanırken, ipek, baharat ve Hindistan pamuğundan kumaşlara yapılan ödemelerle piyasadan eminmişti. Aynı zamanda, 1585-86'daki resmi devalüasyon akçede kullanılan gümüş miktarını yarıya indirmiş, ama yine de paranın değerini korumakta başarılı olamamıştı. Önceden basılmış paraları ellerinde bulunduranlardan, yeni basılanlarla değiştirmeleri istenirken, çoğu insan iyi paraya karşılık kötüsünü kabul etmekte epeyce temkinli davranmış olsa gerek. Dolayısıyla kaliteni paralar saklanırken, piyasayı standartların altındaki paralar istila ediyordu.
Sayfa 169Kitabı okudu
Reklam
Osmanlı Merkezi idaresi vergi mükelleflerinin nakit bulma sıkıntısı yaşadığını anlamıştı. 1035'te (1626) Ankara'daki Darphane tekrar açıldığı zaman, bir fermanla kuruma, daha iyi kalitede akçenin eskilerinin yerini alacağına dair bir para reformunun yakınlarda karara bağlandığı bildirilmişti. Bu paranın değer kaybını engellemek için uzun vadede işe yaramayan geçici çabalardan biriydi. Fakat vergi mükellefleri yeni paraları elde edemiyordu ve eskiler dolaşımda olmayı sürdürüyordu.
Sayfa 172Kitabı okudu
Paralı asker olarak bir taşra yöneticisinin maiyetine katılmış olan bir köylü, kendisini köyüne döndürme çabalarına karşı çok daha iyi korunmaktaydı. Bu anlamda, köy düzeyinde toplumsal çatışmaların Celali isyanlarının nedeni olduğunu yadsıyan İnalcık ve İslamoğlu-İnan'a katılınabilir. Köylüler içinde bulundukları koşullardan kaçamayacak ve askeriyeye, şehirlere, hatta yarı göçebe aşiretlerin himayesine giremeyecek durumda olsalardı, sonuç şimdi karşımıza çıkan askerî ayaklanmalar değil, fakat devlet ve ona hizmet edenlere karşı köylü isyanları olurdu.
Sayfa 117 - Alfa Yayıncılık
Osmanlı siyaseti üzerine beyanatların yaygınlaştığı ve çeşitlendiği XVI.yüzyıldan itibaren, hem belgelere dayanan hem de yazınsal kaynaklar vergi ödeyen reaya ile sultanın işlerini yöneten vergiden muaf askerî arasında keskin bir ayrımı vurgularlar. Askerî, meşru siyasi faaliyet üzerinde tekele sahip olma iddiasındaydı; reaya ise üretmek ve vergi ödemek demekti; ki Osmanlı memurları, reayanın askerînin rolünü ele geçirme girişimini en fenasından düzensizliğin kanıtı olarak görüyordu. Dahası Osmanlı memurları kendilerini ideal bir şekilde, oldukça kapalı bir grup olarak görme eğilimindeydiler. Reayadan gelenler ancak çok özel durumlarda askerîye kabul edilirdi. Ama bu "geçiş", siyasi ideolojinin kabullenmek istediğinden çok daha yaygın olduğundan, reaya kökenli paralı askerlerin tam yetkili askerî olarak tanınma talepleri, sosyo-politik çatışmanın ana kaynaklarından birini oluşturuyordu.
Sayfa 46 - Alfa Yayıncılık
Osmanlı toplumunda sultanın siyasi konumu yalnızca savaş başarılarına değil, camiler, okullar ve aşevleri yaptırmasının yanı sıra Mekke hacılarına sahip çıkmasına da bağlıydı. Peygamberin veya Türk-Tatar geleneğindeki fatihlerin soyundan gelme iddiasında bulunamayan Osmanlı hükümdarları kendilerine bu şekilde sağlam bir meşruluk zemini kurmayı başarmışlardı; esnaflar, Kızılbaş göçerler, hatta yeniçeriler de kutsal şahıslarla kendi bağlarını geliştirmişlerdi.
Sayfa 148 - Alfa Yayıncılık
Reklam
12 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.