İnsanlar genç yaşta evlenince, Jeffers, her şey gençliklerinin ortak kökünden çıkıp büyüyor gibi olur ve bunun hangi kısmının sen hangisinin diğer kişi olduğunu kestirmek imkânsız hale gelir. Bu yüzden, birbirinden kopmaya çalışınca, insanı eskiden olduğu kişinin yarısından ibaret olacağı bir hale getiren kanlı bir süreç başlar ve ta köklerden dalların en ucundaki noktalara kadar giden bir yarık oluşur.
Ama daha ileri bir tarihte evlenince, bu daha çok, bütünüyle oluşmuş iki şeyin buluşmasına, bir tür birbirine toslamasına benzer, tıpkı jeolojik zaman boyunca toprak parçalarının birbirine çarpması ve iç içe geçmesi ve iç içe geçtiklerinin delili olarak büyük, etkileyici dağ sıralarından ek yerleri oluşturmaları gibi.
Her anı kalıcı bir durum, sonsuza kadar ayrılamayacağımız bir yer olarak görseydik, çoğumuz o anın içinde yer alanları ne kadar farklı şeylerden seçerdik!
Hakikat, gerçekliği görmeye, bilmeye yönelik iddialarda değil, gerçek olanın bizim ona dair yorumumuzun ötesine geçtiği yerdedir. Hakiki sanat gerçek olmayanı yakalamaya çalışmak demektir.
Değişim ve tekrar modeli hayatın kendine özgü ahengine öylesine derinden bağlı ki, özgürlüğü kullanmak da bir disipline tabiymişçesine bu ahenge tabi oluyor. İnsan yaşadığı değişiklikleri, tıpkı sert bir şarap ol gibi az az paylaştırmalı.