Insanligin gerçekligi algilama, anlama ve anlamlandirma macerasinda sinema kuskusuz önemli bir dönüm noktasidir. Ancak sadece gerçeklik bilinci ve gerçeklik degil ayni zamanda bize gerçeklik algisi sunan medyumlar da degismektedir. Metinsel kültürden resim kültürüne geçisin en önemli isaretlerinden biri olan sinema da ilk dogus yillarindaki gibi kalmamis, bir yandan gerçeklik algisini dönüstürürken bir yandan da kendisi degismis ve dönüsmüstür. Sinemanin, belirli karakteristik özelliklerini muhafaza etmekle birlikte, gerçekligin ve toplumsalligin en önemli dönüstürme araçlarindan biri olarak kendisinin de sürece eslik ettigi ve dönüstügü asikardir. Teknolojik bir icat olan ve dogusundan itibaren teknolojik gelismelere bagimli biçimde degisen ve dönüsen sinemanin tarihsel gelisim sürecinde dijitallesme önemli bir dönüm noktasidir. Dijitallesme, sadece degisim ve dönüsüm sürecini devam ettirmekle kalmamis aynu zamanda degisim ve dönüsümün mantigini da köklü biçimde dönüstürmüstür; öyle ki günümüzde sinema tarihini klasik ve dijital dönem olarak iki farkli süreçte inceleme zarureti hasil olmustur. Zira her iki klasik ve dijital dönemin sinema anlayislarinin ve pratiklerinin bariz biçimde farklilastigi görülmektedir. Bu farklilasmanin dogasinin incelenmesi, estetik, etik, sosyolojik, psikolojik, pedagojik, teknik ve kültürel açidan muhakeme edilmesi gerekmektedir. Elinizdeki kitap, bu ihtiyaca cevap vermek üzere hazirlanmis bir tartisma zemini sunmaktadir.