Merhaba!
Nihayet, herkesin ayıla bayıla okuduğu bir serinin ilk kitapını bitirdim. Beklentim Allahu Ekber dağına çıktığı için oradan yere çakılacağımdan çok korkuyordum. Ancak öyle olmadı. Bu kitabı bitirdiğim gibi diğer kitaba geçmek için saniye sayıyorum resmen.
Kitap hakkında gördüğüm olumlu yorumların yanı sıra bir sürü kötü yorumlar da vardı. Tamam, bazen Feyre'yi anlamakta güçlük çekmiş olabilirim, ama kesinlikle kötü yorumları haketmiyor diye düşünüyorum. Sonuçta peri diyarına düşmedik değil mi?
Çok yazık ki, öyle..
Her neyse. Başlangıc kitabının ilk yarısı çok durgundu. Feyre'nin peri diyarında yaşamaya zorlanması, onun oraya uyum sağlaması, bir sürü sırrın içinde durmasıydı ilk yarı. Benim için kitap 300'lü sayfalardan sonra başladı, ama ne başlamak. Peri diyarına sürüklenen Feyre asıl gerçekleri bir bir öğrendi ve bütün peri halkını tehdit eden varlıkla, insan bedeniyle mücadele etti.
Bu mücadelede onun yanında olan Rhys... bu kitapta çok görünmemesine rağmen çok, çok sevdiğim bir karakter oldu. Rhys'e tam olarak 472.sayfada tutuldum. Öyle güzeldi ki...
"Seni ağlarken görmesine izin verme.
Ellerini yüzünden çek ve ayağa kalk.
Kalk. Darmadağın olma zevkini ona yaşatma.'
Ahh..
Okuyun. Cidden. Başka bir şey demiyorum.