Sevgilim..
Ne olur bana yakaları
Sterilize edilmiş öpüşler
biriktir,
Nizamı harba hazır gibi
duran dudaklarından
ki Homeros,
Helena’yı bu kez Hector’a sebep yazsın...
Odamın köşesinde duran papatya destesi
bir bérivan sabahına yeni uyanmıştı,
bir kadın kendi göbek ismini kızına vermişti,
Karşımdaki ayna ,şakağıma
Helbest ,ödevine
bilinmez gri montlu konuklar taşıyordu
sen de duydun mu bu sesi
o sesi
şu sesi
hiç görünmeyen sesleri?
sesler gittikçe çoğalıyor
sesler çoğaldıkça nefes alışımız azalıyor
saatler diz çöküyor önümüzde.
zaman dilsiz
orman bakire
takvimlerde isimlerimiz tarifsiz kalır
belki,
belki de takdirsiz...
ölüm saati tespit edilmeyen müstakil
bir aşkın gıyabında ölmek
ile uyumak arasında kalışımızın
kanıtıdır bu gece Dîlba.
sen susarken
ağzımın kenarında,
kenar mahallelere kaçan şiirler şamanizme inanırlar
şahını öldürmekle suçlanan piyonlar gibi
tüm sürrealist tablolar camileri müze sanır, Picasso pişman olur Dilba
Dîlba ben,
Dîlba...