Her edebiyat eserinin bir rengi, kokusu ya da tadı olduğuna inanırım. Okuduğumuz her şiir, öykü ya da roman, her yazınsal ürün bizde sinestezik bir etki bırakır. Dilsiz Mavi bir tat olsaydı “portakal” derdim. Tatlı, sulu, mayhoşluğu yok kadar az… Bir koku olsaydı elbette “deniz” derdim. Çiçeksi bir parfüm gibi biraz durup gitmeyen, yaz kış esenlik veren...
Yalın, dolambaçsız, yüzyılın kaotik dilinden uzak bir üslupla kaleme alınmış yirmi bir güzel öykü…
Kurşuni, mürdüm, şeftali, gümüş, yeşil ve şeker pembesi renginde,
boza, akide şekeri ve çağla tadındaki bu güzel seçkide insana dair farklı var olma hallerini izledim. Yaşam algımızdaki baskın olumsuzluğa direnerek iyimser finalleri çoğaltmayı tercih etmiş Emine Duman. Belki de bu yüzden daha tercih edilesi bir öykü kitabı benim için. İnsanın iyiyi ve güzeli de bilme, deneyimleme ihtiyacına cevap veren türden. Mavinin dilsizliği sonsuzluğundan, enginliğinden olsa gerek. Hayatı yalnızca yatay düzlemde yaşamaktan sıkılmış ve dikey enerji ile temasa geçmiş her insanın geçip karşısına baktığı bilge bir dinleyici mavi. Bu yüzden yalnızca ismi için bile okurdum bu kitabı.
(Şair yazar Derya Cesur’un yorumu)
#dilsizmavi #emineduman #dorlionyayınları