Karl Marx' a göre din, her şeyden önce eşitsizlik üzerine inşa edilen mevcut düzenin sorunsuz ve kendiliğinden doğru olduğu düşüncesine hizmet ettiği, özel mülkiyeti kutsadığı için ekonomik eşitsizliği kurumsallaştırmaktadır.
Bir bilim olarak din sosyolojisi de iyi-kötü güzel-çirkin faydalı-faydasız suçlu suçsuz gibi değer yargısı vererek dini ve dinleri araştırmaz. O, din ile sosyal olanın karşılıklı etkileşimini ve bu etkileşimden doğan davranış tipleri ve modellerini tasvir eder; olması gerekeni değil olanı araştırır.