Din ve Milliyet 1: 2. Meşrutiyet ve Milli Mücadele Dönemlerinde Milliyetçilik Tartışmaları 1904-1914

Kolektif

Din ve Milliyet 1: 2. Meşrutiyet ve Milli Mücadele Dönemlerinde Milliyetçilik Tartışmaları 1904-1914 Posts

You can find Din ve Milliyet 1: 2. Meşrutiyet ve Milli Mücadele Dönemlerinde Milliyetçilik Tartışmaları 1904-1914 books, Din ve Milliyet 1: 2. Meşrutiyet ve Milli Mücadele Dönemlerinde Milliyetçilik Tartışmaları 1904-1914 quotes and quotes, Din ve Milliyet 1: 2. Meşrutiyet ve Milli Mücadele Dönemlerinde Milliyetçilik Tartışmaları 1904-1914 authors, Din ve Milliyet 1: 2. Meşrutiyet ve Milli Mücadele Dönemlerinde Milliyetçilik Tartışmaları 1904-1914 reviews and reviews on 1000Kitap.
Bununla beraber uzun süren savaş yılları sebebiyle, Milli Mücadele yılları dahil olmak üzere millet-milliyet kavramlarının dinî muhtevası güçlü ve önde kalmış, hatta böyle olması için gayret sarfedilmiştir. 1912-1922 yılları arasında resmi belgeler ve yazışmalar dahil birçok metinde dinî-millî ayrımı yoktur ve ikisi birdiğerini içermektedir. ... Seküler milliyetçiliğin tekrar güçlenmesi, dinle milliyetin arasına mesafeler konması için Lozan ve Cumhuriyetin ilânının sonrasını beklemek gerekecektir.
Sayfa 13
Millet (ve ümmet), kavim, cins (ırk) kavramlarının yeniden ele alınıp tarif edilmeye çalışıldığı bu süreçte Osmanlı/Osmanlılık vurguları görünür şekilde zayıflarken milletle din, Türkle İslâm/Müslümanlık arasındaki kuvvetli kültürel ve fiilî ilişkiler, irtibatlar, içiçelikler canlı ve hararetli bir şekilde müzakere edilecektir¹º. “Din ve Milliyet/Din-Milliyet” başlıkları da buradan doğuyor. Bir başka şekilde söylersek, gayrımüslim nüfusun azaldığı/ayrıldığı, Arap ve Arnavutlarda olduğu gibi gayrıtürk Müslüman unsurların da milliyetçilik-ayrılıkçılık düşüncelerine kapıldığı bir ortamda yeni homojenleşme (mütecanisleşme) ve millet tanımı daha fazla Türk üzerinden ve daralmış (bir tarafıyla mütecanisleşmiş) coğrafya-vatan ile yapılacaktır. Fakat bu Türk esas itibariyle Müslüman Türktür. Çünkü “millet" İslâm ve Osmanlı-Türk kültüründe din üzerinden tanımlanan bir kavramdır ve Batı dillerindeki nation’un karşılığı millet değil kavimdir. Tarihî ve kültürel kökleri, kullanımları olmakla beraber¹¹ nisbeten yeni bir kavramsallaştırma olan “Müslüman Türk" veya Türkle Müslümanın daha bir eşitlenmesi o dönemde aynı zamanda güçlü bir toplumsal karşılığa da işaret etmektedir. Bu sebeple Balkanlar'dan, Adalar'dan, Kafkaslar'dan gelen ve ırken (ve bazan lisanen) farklı birçok unsur veya Kürtlerde, Anadolu'daki Araplarda veya Doğu Karadeniz'deki Rumca konuşan mahallerde olduğu gibi Türkçeden başka bir dil kullanan kavimler Müslüman oldukları için “Müslüman Türk" dairesine ve tanımına dahildir.
Sayfa 11
Reklam
Başlıklar üzerinden bile olsa kitaba aldığımız yazıların kronolojik akışı gözden geçirildiğinde, II. Meşrutiyetten sonra ilk tartışma alanına giren yeni milliyetçilik konusunun Araplarla Türkler (Osmanlılar) arasında cereyan ettiği görülecektir. Artık bu Araplar sadece Arap milliyetçiliğini başlatan gayrımüslim Araplar değil aynı zamanda Müslüman Araplardır. Metinlerin satıraralarından anlaşıldığı kadarıyla bu beklenmedik gelişme ziyadesiyle tedirginlik doğurmuş ve tepkiler çekmekle kalmayarak tehditkâr tarafı üst düzeyde farkedilmiş ve Osmanlı Devleti'nin hem kültürel olarak hem de nüfusları itibariyle iki büyük Müslüman unsurunun/"milletinin aralarının bulunması için ciddi gayretler gösterilmesine sebebiyet vermiştir. Bunu 1910 yılında vukubulan Arnavut İsyanı'na Arnavut Müslümanların da destek vermesi takip edecektir. Kronolojik olarak bakıldığında bu iki hadisenin seküler milliyetçilik arayışlarını bilerek bilmeyerek kuvvetlendirdiği görülecektir. (Bu süreçlerin hemen hepsinde tahrik edici yahut yönlendirici güçlü bir unsur olarak dış etkileri ve müdahaleleri de takip etmek zarureti var).
Sayfa 10
Bununla beraber Türk matbuat hayatının, özellikle de halka intikal etmeye başlayan gazeteciliğin gelişmesi, ulaşım-iletişim imkânlarının artması, modern eğitim kurumlarında Türkçe eğitiminin inkişafı, memuriyetler için Türkçenin daha fazla aranması, Türkçe ve ecnebi dillerde Türkçe dilbilgisi kitaplarının, Türklerle ilgili risâlelerin
Sayfa 9
Milliyetçilik-Türkçülük düşüncelerinin ve hareketlerinin ilk nüveleri, ilk tezahürleri (başka bir adlandırma ile "erken Türk milliyetçiliği") elbette 1904 yılında ortaya çıkmıyor. Nitekim hâlâ sahasında kıymetli bir çalışma olan David Kushner'in The Rise of Turkish Nationalism, 1876-1908 kitabı (Londra, Frank Cass, 1977), altbaşlıktaki tarih aralığından da anlaşılacağı üzere ilk metinlerin, ilk fikirlerin ortaya çıkışını 1876'ya, Sultan Abdülhamit'in iktidara geliş senesine, belki 93 Harbi'ne, 1877-1878 yıllarında cereyan eden ve çok büyük kayıplara, göçlere sebebiyet veren Osmanlı-Rus Savaşı'na, onun ardından gelen “sıkılaşma”, mütecanisleşme arayışlarına çekmektedir. Halbuki daha genel tasnifler üzerinden bakıldığında 1876 olsa olsa Osmanlıcılık (İttihad-ı Osmanî) fikriyatından İttihad-ı İslâm fikriyatına, tabiri caizse Osmanlı milliyetçiliğinden İslâm milliyetçiliğine geçiş yıllarına işaret edecektir.
Sayfa 8
Daha önemli bir husus var(dı); bizim şimdi İslâmcılık, Türkçülük-Milliyetçilik, Batıcılık (ilaveten Osmanlıcılık, Adem-i Merkeziyetçilik, İştirakiyyun/Sosyalizm...) diye kolayca çerçeveleyip keskin hatlarla birdiğerinden ayırdığımız fikir akımları ve hareketler, Cumhuriyet ideolojisinin katılaştırdığı üzere/kadar birbirinden kopuk, bütünüyle birbirine muarız, apayrı ve karşıt düşünceler halinde vücut bulmamış ve yollarına böyle devam etmemişlerdi. Hem kronolojik hem de muhteva ve kaynaklar, arayışlar, aktörler itibariyle aralarında yakınlıklar, tedahüller olmuştu, vardı. Birbirinin içinden çıkmış, birdiğerinden etkilenmiş akraba fikirler ve hareketler de denebilirdi bunlara. Zaten aynı coğrafyada, aynı kültür havzası içinde yaşıyor, aynı problemlerle boğuşuyor, "devleti ve dini kurtarmak" başta olmak üzere benzer meseleleri anlamaya ve çözmeye çabalıyorlardı.
Sayfa 6