Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Muaviye’den Erdoğan’a

Din ve Siyaset

Rıza Zelyut

Din ve Siyaset Gönderileri

Din ve Siyaset kitaplarını, Din ve Siyaset sözleri ve alıntılarını, Din ve Siyaset yazarlarını, Din ve Siyaset yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
AKP-YENİ CHP VE BOP
İki siyasal dinci müttefik (Fethullahçılar ve Müslüman Kardeşçi AKP'liler) arasında çıkan bu çatışma, hiç kuşkusuzki laiklik karşıtı büyük cephenin parçalanması anlamına geldiğinden çağdaş Türkiye yanlıları için ferahlatıcı olmuştur. Lakin ABD, Fethullahçı kanada yeni bir destek yaratmıştır. Türkiye'de yayılan dinci tehlikenin, 2010'dan sonra
Türkiye'de sömürü düzenine muhalefet edenlere muhalefet ederek düzende yer kapma savaşı veren dinci muhalefet, planladığı katliamı da dine dayamaya özen gösteriyordu. Amerikan emperyalizminin yanında durmak cihat gibi gösterilmeye başlanmıştı. Dinci muhalefetin düzen yanlısı teorisyenlerine göre din tehlikededir ve bu tehlike de "Hak, hukuk, adalet, eşitlik, sömürüye son, insanca yaşam" diyen solculardan gelmektedir. Solculuğu dinsizlik gibi gösteren bu egemen sınıf teologlarına göre cihada çıkmak artık farz olmuştur.
Reklam
Türkiye'de dini siyasete alet etmenin kasabalı temsilcisi olarak Necmettin Erbakan gösterilebilir. 1926 doğumlu olup 2011'de vefat eden Necmettin Erbakan, Türkiye'nin Sovyetler Birliği'yle ilişkilerini kesip ABD'ye yöneldiği süreçte yetişti. O'nun İstanbul Teknik Üniversitesi motor bölümünü bitirdiği 1948'de artık, eski stratejik ortak Sovyetler, Türkiye'nin en büyük düşmanı olarak tanıtılıyordu. Bu süreçte Türkiye, CHP'li gerici politikacıların elinde hızla sağa çekilmiş, dinciliğin önü açılmıştı. 1950'de özgürlük vaadiyle iktidara gelen Demokrat Parti (DP), bu din kanalını daha da genişletmişti. ABD, Türkiye'ye demokrasi getirme adına, dinci kesimlerin, aşiret reislerinin, gerici tüccarların politikaya belirleyici güç olarak eklenmesi istiyordu. Demokrat Parti iktidarları bunu yapacak adımları attılar.
Sorun sadece siyasal İslamcılar değildi elbette
Amerika Birleşik Devletleri, Sovyetler Birliği tarafından ihraç edilen komünizmin önünü kesmek gerekçesini üretmiş ve bu yolla Ortadoğu'da Islam kuşağı yaratmayı uygun bulmuştu. Siyasal dinci Emevilerin yeşil bayrağından ilham alınarak Yeşil Kuşak denilen bir blok oluşturuluyordu. Dinsiz ideoloji olarak ilan ettikleri komünizme karşısına, dinin
Mustafa Kemal din adamlarının halk üzerindeki büyük etkisini bildiği için onların desteğine çok önem vermiş, Kuvayi Milliye cephesinde yer alan din adamlarını, siyasi örgütlenme olan Müdafaai Hukuk Cemiyetleri'nin başına bile geçirmiştir: Erzurum başkanı Hoca Raif Efendi, Ankara başkanı Hoca Rifat Efendi, Konya başkanı Saatçızade Hacı Rıfat Efendi'ydi. Mustafa Kemal Paşa, o döneme ilişkin yazışmalarda, açık ve samimi biçimde Müslümanlan ve onların inanç kurumlarını savun. muştur. Yunanların Batı Anadolu'yu işgale başlamalarından sonra yaptıkları zulmü ve camileri kapatmaya kalkışmalarını şiddetle protesto etmiştir. Bunun bir belgesi de 29 Kasım 1919'da Sivas'tan çektiği telgraftır. Amerika, Ingiltere, Fransa ve Italya temsilcilerine; Hollanda, Danimarka, Ispanya ve İsveç gibi tarafsız elçiliklere Heyeti Temsili'ye adına yollanan protestoda şunlar yazılıdır: "Yunanlıların Aydın vilayetinde, Tahkik Komisyonu'nun dönmesinin ardından tekrar Müslümanlar aleyhine zulümlere ve baskılara başladıkları, malumunuzdur. Buna ek olarak bu kere seçimleri fiilen engellemekte ve cami-i şeriflerin kapılarına kadar nöbetçiler yerleştirerek Müslümanlara baskı yapmaktadırlar. Bütün bu cinayetlerin ve hadiselerin maddi ve manevi mesuliyetinin Yunan vahşet ve baskılarına karşı destekleyici bir hoşgörü siyaseti takip eden ve Aydın vilayetini bu hunhar kavimden kurtararak meşru ve asıl sahibine vermeyen İtilaf Devletleri'ne ait olduğunu ilan etmeyi vatani ve milli bir borç sayarım." Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Cemiyeti Heyeti Temsiliyesi namına "Mustafa Kemal"
Görüldüğü gibi Osmanlı adalet sistemi, zengin bir saray ağasınin ömrünü uzatmak için başka birisinin hayatından yedi yılı ona aktarmaya bile kalkışmıştır. Bu işe tanıklar huzurunda tutanak düzenleyerek resmi bir biçim bile verebilmektedir. Bu tür akıl almaz işlemleri onaylayan kadılar da kendilerini şeriata dayanmış gibi göstermişlerdir. Bu yolla şeriat dedikleri İslam hukukunu kullanarak maddi çıkar sağlamışlardır. Bu cehalet ortamında, dinin bu kadar istismar edildiği ve yozlaştırıldığı koşullarda Osmanlı Devleti'nin ayakta kalabilmesi ise askeri gücün halkı baskı altında tutmasıyla mümkün olabilmiştir. Bu baskı ve acımasız soygun yüzünden Anadolu yoksullaşmış ve bu topraklarda görülen uygarlık pırıltısı da sönüp gitmiştir. Osmanlı'nın ilkel sömürü sistemi, Mustafa Kemal'in ortaya çıkıp bu çağdışı düzene son vermesine kadar sürmüştür.
Reklam
Bu örnekler de göstermektedir ki Osmanlı düşünce sistemi içinde yeni fikirler savunmak mümkün ol(a)mamıştır. Yeni fikirleri bırakıniz, eskiden İslam dünyasında tartışılan, hakkında pek çok kitap ya- zılan konular bile kâfirlik nedeni sayılmış ve bu İslamcı düşünceler çağdaş bilginlerin yok edilmesi için araç haline getirilmiştir. Halkın bilincinin
Halkın %99'unun okuryazar olmadığı geçmiş dönemlerde, Kur'an da din adamlarının ve yönetici kesimin çıkarlarına uygun yorumlanmış, bu da yetmezmiş gibi Peygamberin söylediği ileri sürülen sözler uydurularak Kur'an bu biçimde desteklenmiş ve egemen kesim yararına olan seriat sistemi yüzlerce yıldır sömürü aracı olarak kullanılagelmiştir. Aslında bir sahte din olan şeriat ile başlangıçtaki İslam arasında bir uçurum doğmuştur. Şeriat, İslama bağlanma değil, İslam'dan uzaklaşma yolu olarak egemen sinif adamlarınca ağır ağır işlenmiştir. Bugün, Müslümanlığın özü gibi gösterilen ve hakiki din kurallarının toplamı gibi sunulmaya çalışılan "şeriat" aslında İslam dininden kesin bir kopuşu ve partileşmeyi ifade eder.
Diyalektik düşünemeyen "okur yazarlarımıza" bir atıf
Kur'an'a ve Hz. Muhammed'e yöneltilen günübirlik eleştiriler" genelde bilimsel yöntemlere dayanmayan, derinliği bulunmayan sosyal araştırma yöntemlerine uymayan anlayışların eleştirileridir. Bu eleştiriler, Kur'an'ı ve Peygamber Muhammed'i, 7. yüzyılda Arabistan'da ortaya çıkan olgular olarak değil de günümüzde, gelismiş bir toplumda ortaya çıkan akım olarak görmekte, onlara günümüzün koşulları ve ölçekleri içinde eleştiri getirmektedir. Bu da bilimsel yönteme aykırı bir tutumdur.
Ön yargısız okumayı becerelim hadi
Hz. Muhammed'in Kur'an'da kendisini elçi gösterdiği, tek olan Allah ile onun yarattığı kullar arasında bir köprü olduğunu söylediği bir gerçekliktir. Kur'an'da iletilen düşüncelerin kendi düşünceleri olmadığı, bunun Tanrısal ilhamlar olduğu belirtilmektedir. Bu durum Yahudi ve Hıristiyan geleneğine olduğu gibi uymaktadır. Peygamber Muhammed'in
27 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.