Divan Edebiyatında Tevhidler ve Muamma

Ali Nihad Tarlan

Divan Edebiyatında Tevhidler ve Muamma Sözleri ve Alıntıları

Divan Edebiyatında Tevhidler ve Muamma sözleri ve alıntılarını, Divan Edebiyatında Tevhidler ve Muamma kitap alıntılarını, Divan Edebiyatında Tevhidler ve Muamma en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
41, 42. Her çiçek, üzerinde yetiştiği ağacı kendine mebde” farz ederse “kadim”ler çoğalır. Eşya ve mahlükat hâdis ve mahlüktur. Kadim olsa fâni olmaz; çünkü ezeli ve ebedidir. Kelam ilminde teselsül(zincirleme) bâtıldır. Halka halka ve eğri akan ırmak ise teselsüle kuvvet veriyor; bu suretle illet-i ülâ(ilk sebep) olan Hâlikı nefyediyor. Çünkü her hâlikın bir hâlikı olursa bunun nihayeti bulunmaz. Muhakkak bizâtihi mevcüd bir Tanrı kabul etmek, kelâm ilminde akli bir zarurettir.
Reklam
Süre-i Hadid: 57 Ayet: 3 (Tanrı bütün mahlûkatı yarattığı için her mevcüddan evvelâ ve her mevcûd mahvolup ancak o bâki kalacağı için her şey den sonra yine o; delillerin çokluğundan dolayı zâhir o; hakikat-i zâtı dolayısiyle bâtın yine odur.| Bu tefsir ayetin zâhiri şeriat noktasından izahıdır. Ahmedi ikinci mısraı yazmakla bu ayeti biraz tasavvufi ma'nâsına almıştır. Bu ayet tasavvuf felsefesinin mühim delillerindendir. 11. Tanrı sıfatı ile zâhirdir. Sıfat ise zâtın ne aynıdır ne de gayrıdır. Böyle olunca sıfat ile birleşmek olmadığı gibi ondan da ayrılmaz. Çünkü Tanrı cevher değildir. Cevher mütehayyizdir, mütehayyiz maddeye muhtaçtır. Maddesi olan şey mekân ister, hadiseleri kabul eder. Mütekellimler cevhere bu ma'nâyı verdikleri için Tanrıya cevher demezler. Cisim de değildir. Çünkü cisim mürekkebdir. Velhasıl cisim ve cismaniyyetten, cevâhir ve arazdan münezzehtir. İnsan dimağı eşyayı ancak birtakım makuleler dâhilinde düşünebildiği için bunlardan tamamen ayrı olan bir şeyi düşünemez. Onun künhünü anlamaktan acizdir.
27.Nazarda olmak ile subh u şâm gonce vü gül. Bedîhi oldı kemâl ehline husûl-i safâ 28.Netice sâlibe olmak hilâf-ı âdetdir olunca mûcib-i suğrâya müttefik kübrâ (Fuzuli) ... 27,28“Gül goncanın kemâlidir ve kemâle geldiği zaman insana safa verir. Her kemâle gelen şeyde safa hâsıl olursa bu hal insanda da tecelli ettiği zaman aynı neticeyi verecektir. Yani insan kemâle geldiği zaman kendisinde safa (temizlik, me lekiyyet) hâsıl olacaktır. Şair burada “husul i safa” terkibi ile iki anlam kastediyor: Biri gülün onu seyredenlere safa ver mesi, ikincisi kemâl ehlinin kendi ruhlarında safa hâsıl olması. Beytin ikinci tefsiri de şudur: “Kemâl ehli sabah akşam gözleri önünde duran gonca ve gülen kendileri derecesi ile uygun manevi duygular alacak ve bundan manevi haz duyacaklardır” Ayrıca suğrada goncaya, kübrada güle aidiyyet vardır.
Vahdet aleminde seven ile sevilen ayırd edilmez.Sevgiliye sevenin sevgisini izhar eden, seveni de hüzün ve ıstırap içinde birakan Tanrıdır.
Hakikat gizli kaldıkça suret aleminde(gözle gördüğümüz şu alem) alım satım olur. Alınan ve satılanın ayrı ayrı şeyler olduğu kanaati olmalı ki bu hal devam etsin.Birlik tecelli ettiği zaman alanin ve satanın birliği meydana çıkar.Bütün bir hayatın her türlü şekillerini ifade eden bu alım satım da elbet durur; tadı kalmaz.Vahdetin kesret içinde tecelli yaşayış için onu ahengi ve güzelliği için zaruridir.