Maddenin genel ve bir bakıma uzak olgularında Tanrı'yı sezebiliriz; fakat onu tanımlamak ve tasvir etmek istediğimizde, hem dil hem de düşünce bizi terk eder, ahmaklar ve yabaniler gibi çaresiz kalırız.
Doğaya kendi düşünceleriyle can veren şair ile filozofun birbirinden ayrıldığı nokta da burasıdır; ilki güzelliği, diğeri ise hakikati nihai amaç olarak belirler.
Düşüncesini uygun simgeyle ilişkilendirme ve bu sayede dile getirme gücü, insanın karakterinin yalınlığına, yani hakikate duyduğu sevgiye ve bunu eksiksiz anlatma arzusuna bağlıdır.
İlahi olan hiçbir şey ölmez. İyi olan her şey sonsuz bir döngü içinde kendini yeniden üretir. Doğanın güzelliği kısır bir tefekkür için değil, yeni bir yaratım için zihinde kendini yeniden biçimlendirir.
Bilge bir yazar, çalışma ve bir yapıt ortaya koymadaki amaçlara ulaşmanın en iyi yolunun düşüncenin keşfedilmemiş bölgelerine işaret etmek ve böylece uyuşmuş ruha umut yoluyla yeni bir devinim kazandırmaktan geçtiğini hissedecektir.
Doğanın güzelliği kendi göğsünde ışıldar. Bunu görebildiği için daha büyüktür insan ve evren daha küçük; çünkü yasalar bilindikçe, zamanla mekânın ilişkisi yiter.