Günümüzün sancıları arasında, "yuva" bizim için dağınık, hasarlı, ayrışık bir kavrama dönüştü. Özlem duyacak o kadar çok şey var ki. Gökkuşakları da bir o kadar ender görülüyor.
Salman Rushdie, Hint asıllı Britanya-Amerikalı bir yazar.
Arafta kalmış olması normal değil mi?
Rushdie kıyaslamayı önce okura bırakıyor, sonrası ise tam bir paradoks.
Kendisini “virgül” olarak tanımlayan Rushdie, Batı’yı ve Doğu’yu kendi gözlemlerinden, tecrübelerinden harmanlayıp ifade inceliği ile okurun sorgusuna bırakıyor adeta.
Muhteşem bir sentez.
“El deliye, biz akıllıya hasret,” diyerek okuduğum bölümler; kimi zaman gülümsetti, kimi zaman hüzünle sardı beni çepeçevre. Ve dedim ki: Doğu’nun mistik rüzgârlarının batı tercümesi, yerine oturmasa da…
Batı, her zamanki batılığını yaptı, Doğu da ondan geri kalmadı hani
Düşünün; bir zamanlar bu topraklarda Sina’lar, Hayyam’lar yetişmiş ve sonra sorgulayıp kendinize şu soruyu sorun: Neden?
.
İroni dolu...
Doğu, BatıSalman Rushdie · Can Yayınları · 2011125 okunma
Biz, yani kamu, kolayca, öldürücü bir şekilde rencide oluveriyoruz. Rencide olmayı temel haklarımızdan biri olarak görüyoruz. Bize ahlaki üstünlük verdiğine inandığımız öfkemize hemen her şeyden daha fazla değer veriyoruz.