Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Marjinal Sohbetler 2: "Entelektüeller ve Aykırılıkları"

Doğu Batı Sayı - 66

Doğu Batı Düşünce Dergisi

Doğu Batı Sayı - 66 Sözleri ve Alıntıları

Doğu Batı Sayı - 66 sözleri ve alıntılarını, Doğu Batı Sayı - 66 kitap alıntılarını, Doğu Batı Sayı - 66 en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Zevk ve Arzu arasındaki fark
Arzu sü­ren bir şey ve bitmeyen bir süreç. Zevk ise arzuyu kesen unsur. Çünkü ar­zu süreç içerisinde devam ediyor, zevk ise Bataille’ın “küçük ölüm” dedi­ği arzuyu yok eden boşalma anıdır.
Kişi kendine eşit olanları zalimce yönetemez!
Devlet zalimlik yoluyla, korku salarak özgürlüğü yok ettiği için, bi­reysel özgürlüğe duyulan saygı kendisini hem zalimlikten korku hem de “korkudan korku” olarak gösterir. Liberal siyasi vizyon “her biri­mizi korku yükünden kurtarmayı amaçlar böylece, hükümetin bizi terörize etmeyeceğinden, aslında edemeyeceğinden dolayı kendimizi özgür hissedebiliriz.” Ayrıca, zalimlik edimlerini meşru kılmak için eşitsizliğe de ihtiyaç duyduğundan, bu kötülüğün ortadan kaldırılması bir siyasi araç olarak eşitsizliğin de ortadan kaldırılmasını ima eder, çünkü “kişi kendine eşit olanları zalimce yönetemez.”
Sayfa 111
Reklam
Bu alıntı 1K için uygunsuzdur!
Yazmak böylece hem akademik hem entelektüel hem de politik bir eylem olarak “ne olursa gider” yaklaşımını onaylayan bir başıboşluktan ziyade kendi içinde tutarlı fakat esnek bir eylemi ifade eder.
Özgürlüğün siyasi düşmanı ahlâk düşkünlüğüdür.
Hepimiz Klinik bir Mathesise dönüşüyoruz
Bol domates yemen lazım. Prostat kanseri olmanı engeller. Aman aman eğer böbrek taşı sorunun varsa domatesten uzak dur! Ölenle ölünmez bu yasın da çok uzadı. İşini aksatıyorsun. Bu ne hüzün doktora gitsen hani ilaç falan verir. Bırak onu ya! Sevgin kör bir tutkuya dönüştü. Bul kendine uygun birini. Bak yaşında geçiyor. Dünyayı mathesis ’e (niceliksel bir ağ) dönüştürerek saldır­ganlaşan insan kendisini de klinik bir mathesis ’e dönüştürüyor.
Sayfa 46
O zaman kadınların hayal gücüne dikkat edin
Braidotti’nin feminist teorisini şekillendirdiği önemli bir nokta gene Deleuze’e atıfla sözünü ettiği azınlık oluştur. Azınlık oluş, nicel bir du­rumdan öte bir bakış açısıdır. Dolayısıyla kadınlar, azınlık oluş çerçeve­sinde kendilerinden yola çıkarak diyalektik süreçleri aşmada önemli rol oynarlar. Burada bir üstünlük kurma, hegemonya oluşturma çabasından çok “öteki olmaktan kurtulabilmek” amaçtır . Azınlıkları oluşturan “kadınlar, siyahiler ... “ “öteki” olarak “umut taşıyı­cılarıdır” . Azınlık oluş, aynı zamanda hayal gücü­nün kullanımını tetikler . Azınlık oluş bireysel bir tutum değildir. Adı üstünde azınlık olmak (kadın olmak, siyahi olmak vb) “kolektif’ bir tutumu ve paylaşımı gerektirmekte ve vurgulamaktadır.
Reklam
Adalet anlayışı için üç sacayağı : a) hakkaniyetli bir işbirliği, b)özgür ve eşit siyasi bireyler ve c) iyi düzenlenmiş toplum
Sayfa 106
İyi bilirim “göçebe”liğin ne olduğunu
Gerçek anlamda göçebe hareketlerine alışkın bir yer olan Kuzey İtalya’da doğan Braidotti, kendi göçebelik de­ neyimini Avustralya’da lisans eğitimi sırasında yaşar. O sıralarda hem göçmenlere hem aborjinlere “öteki” olarak bakılması, kendisinin de bir göçmen olması nedeniyle “öteki” olarak konumlanmasına sebep olur. Sorbonne’a doktoraya gitmesiyle bu göçebe hayat devam eder. Bir takım kavramların birbirlerine zıt olarak konumlandırılması ve iki ayrı kutba ayrılması fikrine karşı oluşu, diyalektiği aşma çabası içine girmesini sağ­lar. Bu noktada Braidotti’de Avrupalı kimliği fikri, bir hiyerarşik konum­landırma göstergesi değil, çok kültürlü kimliğin ve bu kimliklerin bir ara­da var olabilmesinin simgesi olarak şekillenir.
Sayfa 137
Vian ve Fransız Edebiyatı
Başta iki büyük savaş olmak üzere, insan eliyle yaratılmış bir­ çok felakete tanıklık eden 20. yüzyıl Fransız edebiyatı, çıkış yolunu ge­nellikle ideolojilerin, edebî ve felsefi akımların belirleyici olduğu güdüm­lülükte aramıştır. İki savaş arası döneme damgasını vuran gerçeküstücü­lük ve varoluşçuluk akımları yalnızca edebî anlamda bir ortak tavır sergi­lemekle yetinmemiş, aynı zamanda toplumsal sorunların çözümü konu­sunda radikal tezler öne sürmüştür. Kırklı yılların edebî yaşamını biçim­lendiren varoluşçu düşünce ve onun öncüsü Sartre ile olan iyi ilişkilerine, ona duyduğu hayranlık ve saygıya karşın, Boris Vian hiçbir zaman katı bir güdümlülük gerektiren bir grubun sempatizanı olmamıştır.
Umut Mekanları
Brai­dotti gibi diyalektik olmayanı aramayarak diyalektik ütopyacılık çerçeve­sinde tartışmalarını sürdüren ve yirmi birinci yüzyılın hemen başında umut kavramını ele alan David Harvvey (2000) de “batının tutamadığı sözler” vurgusunda bulunur. Avrupa’nın başarısızlığı hem piyasa ekono­misi etrafında şekillenen ilişkiler hem de haklar bağlamındaki normatif düzenlemelerde kendini gösterir. Batının insanların tüketme isteğini arttı­racak politikalar yürütmesi, piyasayı genişletmek amacıyla yerleştiği me­kânların kendi kültürlerini dikkate almaması piyasa temelli sıkıntılar olur­ken, yine piyasa temelli eşitlik anlayışının haklar bağlamında ele alınma­ sının yarattığı sorunlar ve Batının yirminci yüzyılda başka topraklara müdahaleleri de politik alanda sıkıntılara sebep olmuştur.
Reklam
Ah Boris aradığım tüm özellikler var sende, bir huyun hariç!
“Mezarlarınıza Tüküreceğim “adlı kitabından sonra Vian müzikle daha çok ilgilenmeye başladı. Kar­deşleri Alain Vian ve Leilo Vian ile birlikte Fransız caz topluluğu Claude Abadie’ye girdi. Claude Luter ile birlikte çalıştı. Jazz Hot, Jazz News gibi dergilerde modern cazın Fransa’da kabul görmesi konusunda yazılar yazmıştır. Sadece cazla değil, Bertolt Brecht’in şiirlerinden uyarlamalar yapmış ve rock ile ilgilenmiştir.
Hepimiz deliyiz ve bu yüzden bu alıntı sabitlenmeli
Herkes değerini bulmalı ve tabiatını dile getirmeli. Akıllı ya da aptal, eğitimli ya da cahil, iyi ya da kötü; Devlet’i hiç ilgilendirmez bu. Hepi­miz deliyiz ve kimsenin kendi deliliğini bir başkasına kabul ettirme hakkı yoktur.
Sayfa 15
Yoksul gezici müzisyenleriz biz ve bedenlerimiz müzik aletlerimizdir.
Umudun var olduğuna dair umut besliyorum
Umut kavramı, her ne kadar ihmal edildiği dönemler olsa da, tarih bo­yunca hep “bir yerlerde” olmuştur/durmuştur. Kavram yalnızca kişisel bir beklenti olarak değil aynı zamanda politik ve sosyolojik tanımlarıyla da var olmuştur. İnsanların doğaüstü güçlerden beklentilerinin olmasından insan aklının önem kazandığı ve insanın her şeyi kontrol edeceği rasyonel bir tablonun sunulduğu beklentilere dek uzanan bir yolda her zaman her yerde insanın karşılaşabileceği bir umudun varlığına dair umut duyuldu­ ğunu söylemek mümkündür. Toplumsal ve politik yıkımların yaşandığı dönemlerde özellikle umut kavramına “hayati” bir önem yüklenmiş, umu­dunu koruyanların bu yıkımlardan daha sağlam çıktığına yönelik yazılar/ anlatılar önem kazanmıştır.
53 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.