Öne Çıkan Doğu Batı Sayı - 66 kitaplarını, öne çıkan Doğu Batı Sayı - 66 sözleri ve alıntılarını, öne çıkan Doğu Batı Sayı - 66 yazarlarını, öne çıkan Doğu Batı Sayı - 66 yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
“Felsefenin karşı karşıya kaldığı iki tehlike var” diyor Eagleton. Biri çok mütevazı olmak, ki mütevazı filozoflara örnek olarak şöyle bir saptaması var: “Filozoflar beyaz giysili dil teknisyenlerine dönüşmüş görünüyor lar.” Dil teknisyenlerine dönüşmüş filozoflar ise, “insanın öncelikli ihtiyaçları’yla uğraşmayı bir kenara bırakanlardır. Marx’ın meselesi, insanın öncelikli ihtiyaçlarıydı, yoksa fikirlerin abartılması bir düşünceler enflasyonu yaratmak değildi. Felsefenin karşı karşıya kaldığı ikinci tehlike ise, mütevazılığın tam tersidir.Ben buna “megalomani” diyorum. Problem “ego” değil. Naifliğinin bilincinde olmayan bir naiflik. Her yerde olma, her yerde görünme ve bitip tükenmez iktidar arzusu için her şeyi ve her kesi bir anda silebilme güdüsü.
Hem 1933 öncesinde bu topraklarda felsefenin olmadığını söyleyen ve “gelecekte ancak” felsefenin kurulacağı öngörüsüyle hareket ederek dini ve/veya geleneği kavramsallaştırmaksızın bir kenara bırakanlar hem de kendi geçmiş felsefî kültürümüzden bahsetseler de belirli bir muhafazakârlık formunda kalıp, geçmişle günümüz arasında sahici bir süreklilik ilişkisini ortaya koyamayıp, “Batı’da zaten etik yoktur” şeklinde tuhaf iddialarla kendilerini temellendirdiklerini sananlar, her iki ana akım da, değişen iktidarlar içinde kendi hâkimiyet alanlarını oluşturmanın yollarını aramaktan öteye geçememişlerdir.
Foucault bir doktorla olan aşkından ayrılması sırasında Dumezil onu İsveç Uppsala’ya yolluyor. Foucault oraya gittiğinde ölmüş bir doktorun arşivini buluyor ve karşısına “Deliliğin Tarihi “kitabının malzemesi çıkıyor.
Yazmak böylece hem akademik hem entelektüel hem de politik bir eylem olarak “ne olursa gider” yaklaşımını onaylayan bir başıboşluktan ziyade kendi içinde tutarlı fakat esnek bir eylemi ifade eder.
Devlet zalimlik yoluyla, korku salarak özgürlüğü yok ettiği için, bireysel özgürlüğe duyulan saygı kendisini hem zalimlikten korku hem de “korkudan korku” olarak gösterir. Liberal siyasi vizyon “her birimizi korku yükünden kurtarmayı amaçlar böylece, hükümetin bizi terörize etmeyeceğinden, aslında edemeyeceğinden dolayı kendimizi özgür hissedebiliriz.” Ayrıca, zalimlik edimlerini meşru kılmak için eşitsizliğe de ihtiyaç duyduğundan, bu kötülüğün ortadan kaldırılması bir siyasi araç olarak eşitsizliğin de ortadan kaldırılmasını ima eder, çünkü “kişi kendine eşit olanları zalimce yönetemez.”
Braidotti’nin feminist teorisini şekillendirdiği önemli bir nokta gene Deleuze’e atıfla sözünü ettiği azınlık oluştur. Azınlık oluş, nicel bir durumdan öte bir bakış açısıdır. Dolayısıyla kadınlar, azınlık oluş çerçevesinde kendilerinden yola çıkarak diyalektik süreçleri aşmada önemli rol oynarlar. Burada bir üstünlük kurma, hegemonya oluşturma çabasından çok “öteki olmaktan kurtulabilmek” amaçtır . Azınlıkları oluşturan “kadınlar, siyahiler ... “ “öteki” olarak “umut taşıyıcılarıdır” . Azınlık oluş, aynı zamanda hayal gücünün kullanımını tetikler . Azınlık oluş bireysel bir tutum değildir. Adı üstünde azınlık olmak (kadın olmak, siyahi olmak vb) “kolektif’ bir tutumu ve paylaşımı gerektirmekte ve vurgulamaktadır.