Sürgüne gönderildiğinde Tarquinius "Dostlarımdan hangisinin bana bağlı, hangisinin bağlı olmadığını, artık onlara karşılık veremeyeceğim bir zamanda öğrendim" demiş
Erdeme değer vermeden dost edindiklerini sanan insanlar bir gün kötü bir olayla karşılaşmak zorunda kalırlarsa, o zaman ne denli yanılmış olduklarını anlarlar.
Marcus Tullius Cicero tezim için duygu tanımı yapmaya çalışırken karşıma çıktı. Erdemlilik ve dostluk kavramlarını ele alışını anlamak üzere bu kitabını okuyayım derken kendimi buldum içinde. Dostluk (amicitia) kelimesinin sevmek (amare) fiilinden gelişini, sevginin tanımını be kimlerin dost olduğunu kimlere ise bu tabirin kullanılamayacağını - anlatıcı olarak karakterize ettiği arkadaşı Laerius’u da onore ederek - kendi hayatından örneklerle anlatmış.
“Biri göğe çıkıp da şu âlemin düzenini, yıldızların güzelliğini seyre dalsa, o muhteşem manzara ona çok yavan gelirdi. Oysa tarif edebileceği birisi olmuş olsaydı yanında, o manzara hayatında gördüğü en güzel şey olurdu. Demek doğa yalnızlığı hiç sevmiyor, daima sırtını yaslayacağı bir dayanak arıyor. Hele canciğer bir dostsa bu dayanak, ne hoş olur!”
Alfa yayınlarından çıkan
İnsan kendini sever, ama bu sevgiden bir çıkar beklediğinden değil, kendisi kendisi için değerli olduğundan sever. İşte bu sevginin aynısı dostluğa aktarılmadıkça, hiçbir zaman gerçek dost da bulunamaz, çünkü dost, insanın adeta ikinci benidir