1897'de yayımlanan Dracula, gotik edebiyatının en önemli eserlerinden biri. Kitap Jonathan Harker'ın Dracula'nın şatosuna misafir olarak gelmesiyle başlayıp karakterlerin mektuplarıyla ve bazen yazdıkları günlüklerle ilerliyor. Jonathan Harker'ın sevgilisi Mina Murray'e yazdığı mektupları nefesimi tutarak okudum. Sanki Dracula'nın şatosunda Jonathan Harker ile beraber gezdiğimi ve onunla birlikte deneyimlediğimi hissettim. Roman ortalarına doğru ilerledikçe bu his değişmeye başladı, bir çok yeri fazla abartılı oldum. Örneğin Van Helsing'i filmlerde çok sevmeme rağmen kitapta fazla muhazakar buldum. Eski yöntemlere fazla bağlıydı. Gotik elementlerin kullanımını, karakterlerin iç dünyasını tasvir ediş şeklini sevdim fakat bahsedilen vampir öldürme ritüelini asılsız buldum. Dracula hakkında verilen bilgiler çok azdı. Neredeyse hakkında hiçbir şey öğrenemedim. Eserde sevmediğim bir çok şey olsa da ilk bölümdeki Jonathan Harker'ın günlüğü için okunabilir.