Güneş açmıştı o çekingen mavi gözlerinin göğünde. Hem kaç güneş. Dünya güneşinin lafı mı olur, insanın sevinci, umudu, düşleri vurduğunda gözlerinin içine...
¶¶
<<Nasıl böyle sessizce yaşayıp öldüler!>> diye geçirir içinden Boncuk Hanım. Yaşlar yanaklarından süzülerek. <<Ne düşündüler yaşamak üzerine, insanlar üzerine? O zamanlar böyle vur-kırlar, parti marti kavgaları yok muydu? İnsanlar dünyanın farkında değillerdi zahir. O yüzden de mutlu yaşıyorlardı. Benim içinse, artık tek mutluluk evime geçip oturmak. Anılarımla başbaşa yaşamak. Nâlân'ım da gelir yanıma. Tek amacım, tek...>>
¶¶
¶¶
"Nasıl olayım. Bildiğin gibi. Çarşıya uğradım. Vallahi rezillik. Ne olacak bu bizim halimiz! Yaşanacak gibi değil. Dünkü durumu biliyorsun. Bakarsın kalkar bu akşam geliverirler. Rezil olmayalım bari. Kızım, göze görünen bir kilo et, yarım kilo kıyma. Dünyanın parası, ortada bir şey yok..." "Öyle..." dedi komşusu. "Na işte, balık aldım ben de. Bi tabak bişey oldu. Dünyanın parası dediğin gibi." "File bile dolmadı. Parayı bozdurmaya korkuyor insan. Bozdurdun mu..." "Öyle öyle..." dedi gene komşu. Gözleri yeşil yeşil onun. Kahverengi kalemle, yüzünün çizgilerini aşağı sarkıtarak kuyruklar çekmiş uçlarına. Ama, yakıştırıyor kendine. Süslü kadının güveni içinde, gülügülüveriyor. "Bozdurdun mu gidiyor. Eskiden..." "Yok canım, eskiyi hiç karıştırma ya, daha altı ay öncesi bile..."
¶¶
¶¶
Umut'a Tezgâh Kurmak
<<Yaşamak nedir?>> diye düşünür. <<Nedir yaşamak? Nedir bu işin anlamı?>> Dudaklarını sımsıkı bastırır sinir içinde. Öfkesi kabarmaya başlar: <<Ben bunun, bu çocuğum yaşındaki herifin tutsağı mıyım. Paramla pulumla... Ne derdi, yavrum kuzum Nâlân'ım benim: İnsan insanın tutsağı değildir anne, insanca yaşamak, dünyanın nimetlerinden faydalanmak, güzelliklerinin tadını çıkarmak hepimizin hakkı anacım. Bu herif ahlâksız. Bu herif üçkağıtçı, işbirlikçi. Bu herif valla birgün hepimizi satar. Bak söyleyeyim sana, bunun eline fırsat verme. Tapuları falan sakın! Vekâletname falan hiç! Aman anacım, gözünü seveyim, derdi. Demez miydi...
¶¶