Dünya Nimetlerinin henüz ilk sayfalarında, Andre Gide: Utanmadan, hiçbir yapmacığa kaçmadan kendimi koydum bu kitaba der. Böylece, bir yandan sınırsız içtenliğini kesinlerken, bir yandan da başlıca konusunun kendi benliği, kendi deneyimleri, kendi düşleri olduğunu belirtir. İçine düştüğü durumdan pervasızlıkla kurtulmaya çalışır. İçinde ki karanlığı, yaşamın ona dayattığı bu enkazla artık baş başadır Gide. Tüm olumsuzluklara rağmen içindeki umudu da bir yandan yaşatmaya, diri tutmaya çalışır. ''Geceler vardır, uyunamazdı. Büyük bekleyişler vardı çoğu zaman neyin bekleyişi olduğu bilinmeyen bekleyişler, kolum kanadım yorgun ve aşkla bükülmüş gibi, boşu boşuna uykuyu aradığım yatağın üstünde Bazan da, etin şehvetinin ötesinde, daha gizli bir şehvet gibi ikinci bir şehvet arardım.'' şu cümleleri sarf eder. Hüznün ayaklanması da bundandır oysa kişi der kişi, kendi mutluluğundan utanmadan düşünemez bunları. ''Hüzün dinmiş bir coşkudur, başka bir şey değil.'' Bir ressamın kendi portresini çizercesine gide'de kendi deneyimlerini, hislerini içtenlikle aktarır kitaba...