Küresel şirketler kapitalizmin bir ürünü oldukları için her türlü, gaspı, spekülasyonu, manipülasyonu, tefeciliği, tekelciliği yaparlar; taklit ürünleri piyasaya sürerler, hastalık üretip ilacını satarlar, işçilerinden, halkın vergilerinden gasp ettikleri parayı reklama aktarırlar, halk alacağına tanıtımda kullanılsın derler, forma, dış görünüşe ambalaja yatırım yaparlar, hep yeni bir sürüm çıkarıp cihaz satarlar, rakiplerine kumpas kurarlar, insan sağlığına faydalı gıdaların kökünü kurutur, yerine kanserojen ama endüstriyel ürünler çıkarırlar, çevre kirliliğine hiç ehemmiyet vermezler, krizlerdeki “kâr”dan kayıpları tüketiciye, devlete yüklerler. Küresel markalar ellerinde kalsa bile fiyat düşürmemek için ürünlerini çöpe atmaktan çekinmez.
Dünyada pek çok küresel şirket yine BM’ye kayıtlı çok sayıda ülkeden büyüktür; başarıları uluslararası planda hiyerarşi kurup organizasyon yapmalarındadır. Cirolarındaki yükseklik değil sadece güçlü olmalarının nedeni, tüm kıtalarda tedarik zincirlerine eklenebilmeleri, binlerce farklı ırk, din, renkten insanı çalıştırabilmeleri, aynı kültürü, çalışma şartlarını tüm coğrafyalarda sağlayabilmeleri, sayısız tesise, araç gerece sahip olmalarıdır. Bu da ulus devletlerle karşı karşıya gelmelerine, güç gösterilerine neden olur.