Dünya Sisteminin Doğası Değiştikçe Aynı Kalan

Ercan Yıldırım

Dünya Sisteminin Doğası Değiştikçe Aynı Kalan Quotes

You can find Dünya Sisteminin Doğası Değiştikçe Aynı Kalan quotes, Dünya Sisteminin Doğası Değiştikçe Aynı Kalan book quotes, the most impressive sentences and paragraphs on 1000Kitap.
Neoliberalizmde şirketler kurtulur, yük insanlara bindirilir, eninde sonunda bunun siyasi ceremesi doğar ki bu sefer de halkını kazanmak için devletler popülist politika uygulamaya geçer. Şirketlerin ekonomiye, toplumlara, devletlere verdikleri zararlara yol açtıkları çevre felaketlerini de eklemeli. Fakat devlet tepkilere kulak kesiliyormuş gibi yapar, kaliteli filtreler taktırmaz fabrika bacalarına, göz boyayıcı cezalarla geçiştirir; endüstriyel tarım desteklemelerinden sağlık yardımlarına pek çok iltiması yine uygular. Devletler yardımların ötesinde çok uluslu şirketlere gelen bireysel, toplum bazlı ve siyasi muhalefetleri de bastırmakta vazifeli gibi davranmaktan çekinmediler. Bu manada David Harvey'in dediği gibi neoliberal siyasette “devleti şirket gibi” yönetme Öne çıkar. Neoliberal devlet çelişkilerle doludur, piyasaya karşı hoşgörülü, hatta sisteme müspet tutum sergileyenlere toleranshyken eleştiriler, engellemeler karşısında şedit davranır, “g6rünmez devlet” kimliğinden bir anda “gaddar devlet”e ulaşır. Batı Avrupa neoliberalizmi ile ABD, Çin neoliberal politikaları bu açılardan benzerlik göstermez. Siyasete, toplum ilişkilerine hoşgörü Avrupa neoliberalizminde daha yüksek iken ABD’de görece sertleşmeler yaşanır ama Çin neoliberalizminde bilindik faşist uygulamalar gözlenir. Milyonlarca insan ayda 20 dolara çalıştırılır; zaten Çin’in büyümesi de bu otoriterliğ'ıne bağlı gelişmiştir.
Küresel şirketler kapitalizmin bir ürünü oldukları için her türlü, gaspı, spekülasyonu, manipülasyonu, tefeciliği, tekelciliği yaparlar; taklit ürünleri piyasaya sürerler, hastalık üretip ilacını satarlar, işçilerinden, halkın vergilerinden gasp ettikleri parayı reklama aktarırlar, halk alacağına tanıtımda kullanılsın derler, forma, dış görünüşe ambalaja yatırım yaparlar, hep yeni bir sürüm çıkarıp cihaz satarlar, rakiplerine kumpas kurarlar, insan sağlığına faydalı gıdaların kökünü kurutur, yerine kanserojen ama endüstriyel ürünler çıkarırlar, çevre kirliliğine hiç ehemmiyet vermezler, krizlerdeki “kâr”dan kayıpları tüketiciye, devlete yüklerler. Küresel markalar ellerinde kalsa bile fiyat düşürmemek için ürünlerini çöpe atmaktan çekinmez. Dünyada pek çok küresel şirket yine BM’ye kayıtlı çok sayıda ülkeden büyüktür; başarıları uluslararası planda hiyerarşi kurup organizasyon yapmalarındadır. Cirolarındaki yükseklik değil sadece güçlü olmalarının nedeni, tüm kıtalarda tedarik zincirlerine eklenebilmeleri, binlerce farklı ırk, din, renkten insanı çalıştırabilmeleri, aynı kültürü, çalışma şartlarını tüm coğrafyalarda sağlayabilmeleri, sayısız tesise, araç gerece sahip olmalarıdır. Bu da ulus devletlerle karşı karşıya gelmelerine, güç gösterilerine neden olur.
Reklam
2008 Krizi’nin başlıca nedenleri: ABD’de ev sahibi olmak isteyen orta sınıfın bir türlü doymaması, FED’in politikaları yani dolar pompalayip tahvil alması, faizleri düşürmesi, uluslararası finansın aşırı likiditeyi yatırıma değil kağıtlara yatması, mortgage kredilerini yeni kredilerle ve finans araçlarıyla yeniden kredilendirerek kâr üstüne kâr yapan şirketler, yasaların gayrinizami ev almaya müdahale etmemesi, gerileyen gelir kaybını emlağa yatırarak çıkarmak isteyen orta sınıftır. Büyük şirketlerin iflasına devletin izin vermemesinin basit gerekçesini de açıklamıştı; “too big to fail,” ölmek için çok büyüklerdi çünkü!
Çin köklü bir medeniyet merkezi karakterine rağmen hiçbir zaman küresel bir güç, imparatorluk olamadı; dünyanın kaynama noktasına Akdeniz havzasına uzak kaldı. Sermaye Pasifik’e kaysa da dünya sisteminin merkezi, Kıta Avrupası’nın beslenme noktası Akdeniz’dir. İmparatorluk, küresel güç, dünya sisteminin sevk ve idaresinde “ben de varım” diyebilmek sadece küresel sermayenin ucuz işçiliğini yapmakla mümkün değil, Akdeniz çevresine de nüfuz edebilmek gerekir. Yeni İpek Yolu bir nebze Alp-Himalaya silsilesi boyunca Kıta Avrupası’nın kalbine inse de Akdeniz’de varlık gösterme zorunluluğunu kapatamaz. Rahatlıkla söyleyebiliriz, Çin ile İsrail ortaklık kurabilir, kuruyor da! Fakat bu Çin’i küresel güç hâline getirmez ama Konfüçyüs medeniyetiyle Mezopotamya-İslam medeniyetini buluşturmama gayretlerinde çok canların yanmasına vesile teşkil eder.
Mülteci üretme, insanları göçe zorlama kapitalist Batı medeniyetinin ön şartı; köleleştirmenin bir başka versiyonu, anlamı yollara düşenlerde arayıp kapılara dayanan “yeni tür Spartaküsler” diye tanımlamak, duvarlar inşa etmek, masum insanların üzerinden “pazarlıklar” yaparak yeni ittifaklar-oligopollere gitmek post-11 Eylül doktrininin sonucu. Küresel kapitalizmin yeni çalışma biçimi mülteci fikrini koyultuyor, Çin gibi küresel şirketlerin ucuz iş gücü piyasası bir bakıma “göç etmeyen göçmen”ler imal eder. Mültecilik bu anlamda sadece mekân değiştirenleri ifade etmez, aynı zamanda statü, toplumsal katman ve sınıf, iktisadi kimlik de “yerli mülteciliği” besler. Çin kendi vatandaşından mülteciler imal ederken, Doğu Türkistan’da da bilfiil insanları sürgüne yollamayı, kırmayı, hapsetmeyi sürdürür. Benzer tutumu Lenin Sovyetleri yapmıştı. .. Köylüleri kırma uğruna tüm kaynakları sanayileşmeye aktarmıştı. Yerli, mekân değiştirmeyen mülteciler uluslarının yükselmesi için “feda edilmişti.” Stalin tabii bunu Kafkas halklarını sürgüne göndererek gerçekleştirdi. . . Göçmenleştirdikleriyle siyasal alanını “arındıran” Sovyetler esasında gidenlerden çok “kalanları mültecileştirdi!” Göçmenleri görüp hâline şükreden “yerliler” öteki, düşman kategorisine düşmemek için kendi benliklerini sistemin içinde eritmek mecburiyetinde kaldı.
Küresel kültür, kapitalist dünya sistemi imitasyonu ve replikayı hakikatin-orijinalin yerine “ikame” ederken, kötüyü, bitkisel et gibi gudubeti normalleştirdiği gibi reprodüksiyonla çoğaltır. Kapitalizm orijinali ve saf olanı bozarak gelişir, büyür, güçlenir. Rezaleti, basiti, düzeysizi kamusal değer hâline getirdikçe, uygarlaştırdıkça geçerliliğini artırır. .. Arzuları doyurmakla, yeni arzular peşinde koşturmak küresel kültürün en büyük marifetidir.
Reklam
26 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.