Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Dünya Tarihini Yeniden Düşünmek

Marshall G. S. Hodgson

Dünya Tarihini Yeniden Düşünmek Gönderileri

Dünya Tarihini Yeniden Düşünmek kitaplarını, Dünya Tarihini Yeniden Düşünmek sözleri ve alıntılarını, Dünya Tarihini Yeniden Düşünmek yazarlarını, Dünya Tarihini Yeniden Düşünmek yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Eğer XVI. yüzyılda Mars'tan bir ziyaretçi gelmiş olsaydı, bütün dünyanın Müslüman olmanın eşiğinde olduğuna hükmedecekti. Böyle bir kanaate varmasının sebebini ise, kısmen Müslümanların stratejik ve siyasî avantajlarına ve aynı zamanda onların genel kültürünün canlılığına dayandıracaktı . Sosyal ve siyasî üstünlük hemen göze çarpmaktaydı. İnsanlığın onda dokuzunun yaşadığı doğu yarımküresinde İslam'a bağlanış, diğer bağlanışların her birinden daha fazla yaygındı. Müslümanlar, Fas'tan Sumatra'ya kadar uzanan topraklarda, doğu Afrika’nın Swahili sahilindeki liman şehirlerinde, Moskova yakınında, yani Volga nehri üzerinde Kazan civarındaki ziraî düzlüklerde yaşayan halkın çoğunluğunu teşkil ediyorlardı. Bu saydığımız bölgeler arasında kalan sahalarda, çoğunluk teşkil etmedikleri yerlerde bile, sosyal ve siyasî bakımlardan hâkim durumdaydıları.s.202
Sayfa 202 - Vadi Yayınları
Avrupalı olmaktan çok Yakın Doğulu görünen ve kökleri son yüzyıla kadar batılı olmaktan ziyade doğulu olan Grekler hariç, Avrupa’nın ortaçağ sonlarından önce dünya çapında önem ifade edecek herhangi bir şey husule getirdiği söylenemez
Sayfa 88
Reklam
Eğer XVI. yüzyılda Mars'tan bir ziyaretçi gelmiş olsaydı, bütün dünyanın Müslüman olmanın eşiğinde olduğuna hükmedecekti. Böyle bir kanaate varmasının sebebini ise, kısmen Müslümanların stratejik ve siyasî avantajlarına ve aynı zamanda onların genel kültürünün canlılığına dayandıracaktı . Sosyal ve siyasî üstünlük hemen göze çarpmaktaydı. İnsanlığın onda dokuzunun yaşadığı doğu yarımküresinde İslam'a bağlanış, diğer bağlanışların her birinden daha fazla yaygındı. Müslümanlar, Fas'tan Sumatra'ya kadar uzanan topraklarda, doğu Afrika’nın Swahili sahilindeki liman şehirlerinde, Moskova yakınında, yani Volga nehri üzerinde Kazan civarındaki ziraî düzlüklerde yaşayan halkın çoğunluğunu teşkil ediyorlardı. Bu saydığımız bölgeler arasında kalan sahalarda, çoğunluk teşkil etmedikleri yerlerde bile, sosyal ve siyasî bakımlardan hâkim durumdaydılar. Doğulu Hıristiyan, Hindu ve güney Budist toprakları, Müslümanlar tarafından doğrudan idare edilmedikleri durumlarda bile (mesela, Hindistan'ın büyük bir kısmı ve güneydoğu Avrupa) çevrelerindeki Müslüman devletlerin kültürel ve hatta siyasî tesirleri altındaydılar. Birçok durumda, Müslüman tacirler ve Müslümanların idaresindeki diğer tacirler dış dünya ile en aktif ve daimi bağlantıyı oluşturuyorlardı. Özellikle, Atina'dan Benares'e kadar uzanan şehir kültürünün kilit tarihi mevkilerinin çoğu Müslümanların idaresi altındaydı. Afro-Avrasya'da ve onlara bağlı adalarda, sadece iki kültür bloğu potansiyel Müslüman hâkimiyetine ciddi bir direniş gösterdiler. Bunlar Uzakdoğu'daki Çinliler ve Japonlar ile kuzeybatıdaki Hıristiyanlardı.s.202
Sayfa 202 - Vadi Yayınları
Kur'an'ın çoğunu, Musevi ve Hıristiyanlar arasındaki bu tartışmaların ötesine giderek, Yahudilerden ve Hıristiyanlardan önce yaşamış olan İbrahim'in inancına, yani ortak temel prensiplere çağırma olarak yorumlamak mümkündür. İslam Peygamberinin 632'deki vefatından neredeyse hemen sonra, Müslümanlar Nil’den Amuderya’ya kadar uzanan toprakların efendisi olmuşlardı. Bunu yapmakla, yabancı bir toprağa girmiş olmuyorlardı. İslamiyet bu yerlerde tebliğ olunduğunda, bu yeni inanç orada yaşayanlara yabancı gelmiyordu. Giderek artan sayıda insan, bunu kendi dinî arayışlarında gayet mantıklı bir ileri adım olarak görmüştü. 213
Sayfa 213 - Vadi Yayınları
"Islam kültürü, birçok topluma yarımküreye ait ticarî bağ ile bütünleştikleri oranda evrensel bir incelik normu sağliyordu. Ayrıca bu kültür, gittikçe artan sayıdaki medenileşmiş topraklara da esnek bir siyasî saha temin ediyordu. Böyle bir dünya rolünde İslam toplumu ve kültürü -bazı dönemler diğer dönemlerden daha yaratıcı olmak üzere, modern döneme kadar uzanan- devamlı bir yaratıcılık ve gelişme gösterdi. Sonra, bu gelişme bir iç çöküş sonucu değil, o zamana kadar hiç görülmemiş olan dış gelişmeler neticesinde içten kesintiye uğradıs.201
Sayfa 201 - Vadi Yayınları
Hodgson'ın dünya tarihi üzerine olan yazılarının temel ilgi odağı Batı tarihinin küresel bağlamda yeniden oturtulması ve süreç içerisinde onu Avrupa merkezli teleolojilerden* (bunu post-Foucault, Avrupalı efendinin kendisi üzerine söylemi şeklinde niteleyebiliriz) kurtarılmasıydı. S.39
Sayfa 39 - Vadi Yayınları
Reklam
"Nasıl ki sanayileşme İngiltere’de başladı diye Avrupa tarihi İngiltere tarihine indirgenemezse, Dünya tarihi de sanayileşme Avrupa’dan yayıldı diye Avrupa tarihine indirgenemez” s.21
Sayfa 21 - Vadi Yayınları
İslam ve dünya tarihi konusundaki yerleşmiş yargıları eleştirirken, islam tarihinin dünya tarihi bağlamında ele alınması gerektiğini savundu.s.20
Sayfa 20 - Vadi Yayınları
“Ona göre ( Hodgson) islam dünyasındaki gelişmeler olmaksızın Batı’nın yükselişi denilen hadise olmayacaktı s.18
Sayfa 18 - Vadi Yayınları
Mercator projeksiyonu tam da kırkıncı enlem civarında bilinçsiz bir biçimde alanları abartmaya başlamaktadır. bu projeksiyon ve türevleri Avrupayı olduğundan çok daha büyük bir alanda gösterir. böyle bir dünya haritasında avrupadaki pek çok detayın gösterilmesi mümkün olmasına karşın, sözgelimi hindistan ve endonezya hepimizin işittiği özelliklerle çok daha çabuk doldurulmaktadır. mercator projeksiyonun en yaygın dünya haritası olması bizim önyargılarımızı pekiştirmekte batının gurunu okşamaktadır. karşılık olarak national geographic society tarafından kullanılan haritaya göz atılması önerilir.
Sayfa 56
Reklam
Batı'nın dönüşümü bizim şimdiki dünya tarihi amaçlarımız açısından, esasen kültürün üç temel alandaki dönüşümünden ibaret olarak tanımlanabilir. Ekonomik, entelektüel ve toplumsal. Ekonomik hayatta, bir dizi yeni tekniğe bağlı olarak, sermaye birikimine ve kitle pazarına dayalı yoğunlaştırılmış bir üretim kontrolü sayesinde "Sanayi Devrimi"; beraberinde ise "Tarım Devrimi" ile doruk noktasına ulaşmış olan büyük verimlilik artışı meydan ageldi. Entelektüel hayatta Kepler ve Galileo ile başlayan yeni deneysel bilim ve daha genel olarak da Aydınlanma ile geniş ölçüde popüler hale gelen felsefi keşif bağımsızlığı ortaya çıktı. Toplumsal hayatta ise eski toprak sahibi kesimin imtiyaz ve üstünlüklerinin çöküşüne, yerine bütün Avrupa'daki yankılarıyla Amerikan ve Fransız devrimlerine öncelik etmiş olan burjuvazinin bürokratik yahut ticari gücünün yükselişine tanık olundu.
Sayfa 118
369 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.