“İçimizin bütün gemileri karaya vurursa, ne olur? Düş İskelesi’ne gelip konmaz mı onca güneşli imge? Sonra “Güneşe yakın sözcülerden” açmaz mıyız perdelerimizi “Çeyiz sandığı” bir dünyaya? Sevinçlerimizin “harflerini” çalsa bile birileri, çiçeklerin “gözbebeklerini kim kırar ki? Çiçeklerimiz “ağıt” koksa da, “sabır taşına” yontulsa da acılarımız, “Ayrılık ve ölüm göz göze” gelse de”düş sığınağı dünya”mız var ya Mine Ömer’in şiirlerinde, “En sesli yalnızlık”lar bile vız gelir bana! Farklı duygu coğrafyalarında gezindim Mine Ömer’in sıcak, insanın yüreğine işleyen imgeleriyle; Düş İskelesi’nden hiç ayrılasım gelmedi. Düşler ki, başı sonu belli olmayan yolculuklaraalıp götürür bizi hep. Mine Ömer de bunu yapıyor işte, bizi şiirlerine katık edip hiç aklımıza gelmeyen iç yolcululara çıkarıyor güneşli, aydınlık, umut, sevgi… dolu dizeleriyle. Ayrıca onun şair yüreği dünyadaki sorunlara da sırtını dönmediği gibi, bir bakıyorsunuz Filistin’den, bir bakıyorsunuz Kıbrıs’tan sesler, acılar, umutlar… devşiriyor. Suyun acıdan çatlamasının sesini de duydum Düş İskelesi’nde, ah, çocukluğumun “yarım hali”ni de. Dünyanın bir “yakamoz bahçesi” olduğunu söyleyen Mine Ömer’in şiirlerini hep “yanı başımda” duyumsadım Düş İskelesi’nde gezinirken.”
Gültekin Emre