Yılbaşı akşamı Toppers Binası’nda birbirleriyle tamamen şans eseri tanışmış, fakat hepsinin de o akşamda tek istekleri intihar etmek olan dört kişinin hikâyesini okuyoruz. Martin, ünlü sabah programı sunucusu; sarhoş olup sokaklarda sabahlamasıyla ve çapkınlıklarıyla defalarca kez gazetelere manşet olmuş, en sonunda da büyük bir hata yüzünden hapse girip çıkmış bir adam. Maureen, hayatını engelli oğlu Matty’e adamış, yalnız, kilise ve evi arasında mekik dokuyan ürkek bir kadın. Yıllar önce kız kardeşinin ortalıktan kayboluşunu kaldıramayan, saldırgan Jess ve rock grubu dağılınca hayatının da çoğu yerinde ipleri elinde kaçırmış JJ. Dördü de o akşam o çatıda intihar etmek için duruyorlar ve aslında ilk kez o zaman tanışıyorlar.
Kitabı ablamın önerisiyle okumaya karar vermiştim. Zira kendisi yıllar önce bunu alıp okumuş ve çok beğendiğini söylemişti. Konusu güzel, karakterler ilgi çekici olsa da Nick Hornby’nin kaleminde beni kendisine bağlayamayan bir şeyler vardı. Bazı düşünceleri bana uymuyordu. Kitaptan zaten edebi bir üslup, sonunda bir mesaj beklenmemeli çünkü yoktu. Sanki dört kişi yaşamının belirli bir kısmını, geçmişten bazı detaylar da iliştirirerek bize anlatıyormuş gibiydi. Karakterlerin başına gelenlerin gerçek olmalarının yanı sıra, kitabın biraz komik olan yanları da vardı. Jess ve Martin’in çoğu konuşmasına güldüğüm oluyordu. Okuması keyifli bir kitaptı, altını çizdiğim cümleler de oldu fakat bu kadarından başkasını söyleyemiyorum ne yazık ki. Yine de sizi yormayacak, gerçek bir şeyler okumak isterseniz tavsiyemdir.