Kendimi uzun uzun inceledikten sonra, varlığımın derinliğindeki ikiliği gün ışığına çıkarabildim, belleğimi kaza kaza sonunda anladım ki alçakgönüllülük parlamama, erdem de eziyet etmeme yarıyordu…
Kadının, gerçekten çekip gitmesi, hiç çaba harcamaksızın onu unutmama yetiyordu; tıpkı, geri dönmeye karar verip yanıma geldiğinde de onu unuttuğum gibi…
Alçakgönüllüğün şart olması gereken bir alan varsa o da bütün beklenmedik yanlarıyla cinsel hayatımızdır değil mi? Ama, hayır, orada da herkes kendi çıkarına bakıyor,
yalnızken bile:)
Kimi “sev beni” diye haykırır, kimi “sevme beni” diye… Ama bir tür vardır, en kötüsü, en mutsuzu da odur; hem: “sevme beni” der hem de: “bana sadık kal!”