Queer Düş'ün Serisi

Duyguların Kültürel Politikası

Sara Ahmed

Quotes

See All
Bringing Them Home (Onları Evlerine Götürmek)
Brin­ging Them Home ,Avustralya’daki zalim ve şok edici asimilasyon projesi kapsamında ailelerinden koparılmış yerli çocuklardan oluşan Çalınmış Nesil hakkında bir rapordur. Bu yerli çocuk nesli aileleri, toplumları ve kültürleriyle ya çok az temasta bulunarak ya da hiç temasta bulunmadan büyümüştü. Çoğunlukla evlerinden zorla götürülmüşlerdi. Avustralya yerlilerinin bedenlerine verilen hasar düşünüldüğünde, sadece bireyin ten yüzeyinde değil, topluluğun ten yüzeyinde de hasarlar görürüz. Şiddet sadece evinden alınan bireyin bedenine karşı uygulanma­mış, ayrıca bedeni “paramparça” edilen yerli topluluğu da şiddete maruz kalmıştır. Sevilenlerle “bağlar”ın kopmasıyla topluluk hasara uğramıştır. Kai Erikson’un ifade ettiği gibi, kolektif travma “sosyal hayatın temel do­kularından birine yapılan ve insanları birbirlerine bağlayan bağları kopa­ran bir darbedir”.Toplumun en dış katmanı hasar görür fakat bu hasar toplumu oluşturan her bir bedenin teninde hissedi­lir. Bringing Them Home, kendini toparlamayı çok güç kılan bu ayrılık acısı, yaralanma, yitirme ve kayıpları anlatan bireysel tanıklıklardan olu­şur. Belge bu tanıklıklar bir araya getirilerek oluşturulmuştur.
Her bir ilişki neredeyse keşfedilmemiş bir bölgede yaşanan bir maceradır.
Reklam
The Ego and the Id [Ego ve İd] adlı yapıtında Freud, egonun “bi­rincisi ve öncelikle bedensel bir ego” olduğunu ileri sürer.Bedensel egonun oluşumunun yüzeyle bağıntılı olması çok önem­lidir: “Sadece yüzeysel bir varlık değil, kendisi yüzeyin bir izdüşümüdür”.Freud yüzeyi kurma sürecinin acı gibi bedensel du­yumsamaların deneyimlenmesine bağlı olduğunu ifade eder. Acı, “kay­nağı dış dünyada olsa bile içsel bir algı gibi hareket eden içsel ve dışsal bir algı” olarak tanımlanır.
Utanç kişiyi tüketir ve bedenlerin ötekilere gösterilen yüzeylerinin yanmasına neden olur, bu yanma, teşhiri yüzün kızarması şeklinde teşhir eder ve kişinin derisinin rengine bağlı olarak bu “renk değişimi” görünebilir de görünmeyebilir de.
Bizi ötekilerden ayıran aynı zamanda bizi onlarla birleştirendir.
Acının fetişleştirilmesi
Yaranın bir kimliğe dönüşmesinin sorunlu olduğunu kabul ediyo­rum. Sorunlu olmasının nedenlerinden biri yaranın fetişleştirilmesidir: Yaranın bir kimliğe dönüşmesi, onun “incinme” ya da incitilme geçmi­şiyle bağını keser. Yarayı, zaman ve mekân içerisinde meydana gelmiş olmaktan ziyade, var “olan” bir şeye dönüştürür. Bir kimlik göstergesi olarak yaranın fetişleştirilmesi, acı ve yaralanma hikâyelerinin hızla ço­ğaldığı “tanıklık kültürü” açısından çok önemlidir.
Reklam
Orada ben de olabilirdim…
Kaybedilen kişi hakkında “yerinde ben olabilirdim” diye düşünülür­se, ötekinin kederi benim kederim olur. Bu “ben olabilirdim-lik”, “be­nim” ya da “bizim” olarak üzerime almış olduğum ideallere ötekilerin yaklaşıp yaklaşamadığı hakkında bir yargıdır. Yani “keder duyulabilecek” sayılan hayatlar ile sevilebilir ve yaşanabilir sayılanlar arasında yakın bir ilişki vardır.
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.